Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü. Bizi ziyaret eden, günümüzü kutlayan herkese teşekkür ediyoruz. Çalışan gazeteciler gününde, çalışmayan bir mekanizmadan bahsetmek istiyorum. Biz yasama, yargı, yürütme ve basın, 4 kuvvet olarak bilinen devletlerde, toplumlarda bir yapıdayız. Biz doğruyu söyleyeceğiz. Biz vicdanımızdan, imanımızdan konuşacağız. Ama cüzdanımız ve beklentimizle konuşmayacağız, tarafsız olacağız. Basın tarafsız olacak. Taraf olmayan da bertaraf olur. Nasıl olacak? Basın milletin müşterek sesidir. Ancak basın, millet tarafından desteklenirse, millet tarafından sahiplenilirse müşterek ses olur. Millete dikte etmek değil, milletten aldığını millete verirsen basın kabul görür. Biz özgür değiliz, dünyada ve Türkiye'de özgür basın var mı? Mumla aramak lazım. Öyle özgür bir basın yok. Basın ne zaman özgür olur? Basın halkla, okuyucuyla bütünleşir, madden ve manen o zaman özgür olur. Her eylemde doğru ve hakikati söylemek, bizim görevimiz olsa da şartlar ve konumlar bizlere bunu müsaade etmiyor. İnşallah bir gün olur da, o gün gelir mi bilmiyorum. Hakkı, hakikati doğruyu yüksek sesle söylediğimiz bir gün olursa, basın günü olur.

Nasrettin Hoca’yı çok seviyoruz. Dostlar alışverişte görsün. Özgür diye bir basın yok. Her yerden kontrol edilen, her yerden takip edilen, her yerden baskı altına alınan bir basınız. Mesela bir izleyicimiz, okuyucumuz bize telefon ediyor. Diyor ki ‘Şu mahallede şu sıkıntımız var.’ ‘Tamam gelelim konuşun.’ diyoruz biz.  Belediyeyle karşı karşıya gelmek istemiyoruz. Emekli maaşları çok düşük. Biz hükümetle karşı karşıya gelmek istemiyoruz. En büyük taraf vatandaştır. Vatandaş konuşursa, biz duygulara tercüman oluruz. Vatandaş konuşmazsa, biz sadece bildiğimizi söyleriz. Bir de şu var; mesela ben lise mezunuyum, üniversiteyi okuyamadım. Ama üniversite mezunu olan, ticaret erbabı olan, sivil toplum kuruluşunda olan adamları çok rahat eleştirebiliyorum. Ben ne yaptım da başarı gösterdim? Bu işlerde başarılı olan ve başarılı olmaya çalışan adamı, istediğim gibi eleştirebilirim. Yani insanların canı neyi isterse, işine nasıl gelirse konuşursak biz kıymetli basınız. Bunun karşılığında konuşursak biz taraflı basınız.  Ne İsa'ya ne Musa'ya yaranamıyoruz, arada kalıyoruz.

ERDOĞAN BIYIK BU MECLİSE TEŞEKKÜR ETMELİ

MECLİS KARARININ TARİHİNİ BU MECLİS YAZACAK

Ticaret Odası orada bir karar aldı. Alınan kararda bir bütçe var, bütçe onaylandı. Fakat bütçenin büyük bir bölümü meclis kontrolüne geçti. Şerrin içinde hayır var, hayrın içinde şer var derler. Ben burada Ticaret Odası yönetiminin, kısa vadede kaybetmiş gibi görünse de uzun vadede kazanacağını öngörüyorum. Her Ticaret Odası Başkanı veya yönetimi geldiğinde bir bina yapacaktı. Bu yönetim bu işe el koydu, yüreğini koydu. Yüzde 50 müteahhitlik sistemiyle bir komisyon kuruldu. Bir müteşebbis geldi dedi ki; ‘ben bunu yarı yarıya yaparım.’ Kamu statüsü geçtikten sonra bir hak kazandı, bir kat daha çıkacak. Binanın mukavemeti söz konusu, bunun değeri 12 milyon. 6 milyonunu şirket karşılasın, 6 milyonu Ticaret Odası karşılasın. ‘Siz burayı niye böyle yaptınız’ gibi bir takım sesler çıktı. Sesler gayet de doğal. ‘Erdoğan Bıyık kendini ön plana çıkarıyor.’ dediler. Orada bir kişi ön plana çıkacak. 30 kişi var orada, bir kişi çıkacak. Başka kim çıksın? Bu bütçede, harcamalarda veya harcanmışlarda bir şey var mı? Yok, arsızlık, zimmete para geçirme, ticaret odasının mülküyle, malıyla, kendi keyfi saltanatı var mı? Yok. ‘Sen bizi az dinledin, bize fazla, konuşma fırsatı vermedin.’ diyorlar. O haklılık payı var mıdır? Bilinmez… Burada Ercan Coşkun, 21 kişinin imza attığı bir önergede fasıllar var. Ticaret odasının gümrük müdürlüğüne harcayacağı parayı yönetim tek başına harcasa birileri bir işler yapacak. Bu fore kazık meselesinde bedelin yarısını, Ticaret Odası Yönetimi öderse müteahhitte peşkeş mi çektiniz? Sonuçta çok güzel oldu. Erdoğan Bıyık bütün meclis üyelerine teşekkür etmeli. Kimin niyetinin ne olduğu ortaya çıkacak. Siz binanın yapılmasını istiyor musunuz? Bununla ilgili böyle bir gelişme var. Bu parayı ödeyelim mi? Tamam ödemeyin, bina işi kalsın. Gümrük Müdürlüğü istiyor musunuz? İstiyoruz. Bunun için para harcayacağız. Etmiyoruz, tamam. Ticaret Odası meclisinin ukdesi geçmesi, yönetimin elini rahatlattı. Bu kadar basit bu iş. Burada hangi niyetle, ne yapıldı bilmiyorum. Yapılan eylem doğru insanlar tarafından, iyi niyetli insanlar tarafından yapılmadı. Erdoğan Bıyık’ı burada bypass ettiler. Mahkeme kadıya mülk değil. Neticede Ticaret Odası Meclisi, yönetimin tasarrufunda olan, yönetimin harcama yetkisinde olan yetkiye ortak oldu. Yapılacak olan binada veya Gümrük Müdürlüğü’nde kim, hangi amaçla hareket ediyor? Bu ortaya çıkacak. Vicdanından mı, cüzdanından mı, işkembesinden mi, menfaatinden mi, hizmetinden mi? Bu çok güzel ayyuka çıkacak. Önümüzdeki günlerde bunu göreceğiz. Kim nereye, nasıl hareket ediyor? Binadan beklentili olanlar varsa, bunun karşılığında vermiş olduğu kararla, ortaya çıkacak. Bu meclisi tarihi bir adım olarak nitelendiriyorum. Tarih nasıl anacak? Onlar onu yazacak. Tarihin nasıl anacağını, meclis yazacak. Çünkü bina isteniyor mu, istenmiyor mu? Amaç ne? Gümrük Müdürlüğü veya diğer hizmetler isteniyor mu? Doğru bir iş mi göreceğiz, ama bence doğru. İşin sonunda inşallah hayırlara vesile olur.  

DUYGULARLA DEĞİL DOĞRULARLA KARAR VERELİM

Faruk Özlü dün akşam bir açıklama yaptı. Küçük Sanayi Sitesi’nde ‘Bu yapılan tebligat yasal değil.’ diyen Kızılay başkanı Halil Aydın'a ‘Sen dava kazanamıyorsun, nereden biliyorsun hukuklu mu, hukuksuz mu olduğunu?’ diye bir eleştiride bulundu. Bunu da arkadaşlar, haber olarak değerlendirdiler. Bizim devlet geleneğimizden bir ifadeyle, bunu ifade etmek istiyorum. Diyor ki; meşru olan, resmi olmaz. Resmi olan meşru olmaz. Buradan baktığımızda duygularla değil, doğrularla hareket edilmeli. Küçük Sanayi Sitesi’ndeki insanlara Faruk Özlü tek tek gidip ‘Dükkan alın buradan.’ demiş, almamışlar. Siz buradan dükkan almadınız deyip de, bunlara bir cezalandırma vicdani mi? Bunu bilemiyorum, ama benim anladığım anlamda işin sonunda, günün sonunda şuraya gelinmeli, öyle bir noktaya gelinmeli ki Küçük Sanayi Sitesi’ndeki insanlar da mutlu olmalı. Belediye başkan ve belediye kamuoyu da mutlu olmalı. Üç yer mutlu olmalı, bir yer mutsuzsa, orada bir duygusallık vardır. Adaletli olunmalı, merhametli olunmalı. Devlet ve devletin gücü, milletin saadeti ve milletin mutluluğu için kullanılır. Ben buradan gerek kamuoyu adına, gerek kurumsal adına gerek sivil toplum kuruluşları adına hareket edenlerin, karar verenlerin, duygularla değil de doğrularla, günle değil de, gelecekle bir karar vermesinde fayda görüyorum. Diğer türlü orantısız güçte her şey yapılabilir. Önemli olan vicdandır, büyük olmak için aklıselim olmak için, hoşgörülü olmak lazım.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.