Düzce Üniversitesi Rektör Danışmanı, Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı, Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulama ve Araştırma Merkezi (GETAT) Müdürü Doç. Dr. Cengiz Tuncer, Öncü TV Haber Müdürü Canan Üstüner’in hazırlayıp sunduğu “Güne Merhaba” Programında, kamuoyunda yaygınca konuşulan “Üniversite Hastanesi’ne Giden Ölüyor” şeklindeki söylentiler hakkında konuştu. Kendilerine gelen hastaların riskli hasta olduğunun altını çizen Tuncer, Yoğun Bakım Yatak sayısını arttırmak için Düzce Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nedim Sözbir’in yoğun bir şekilde çalışmalarının olduğunu vurguladı.
“Sağlık alanında sürekli büyüyoruz”
Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nin sağlık alanında sürekli büyüdüğünü ifade eden Tuncer, “Biz üniversite hastanesi olarak sadece üniversite hastanesinde örnek alınmış hastalara bakmıyoruz. Bize buradaki özel hastaneden de patoloji geliyor, hatta bazen devlet hastanesinden bir de numuneyi size çalıştırmak istiyoruz. Gelip hocalarda görsünler diye, gelen patoloji örnekleri var, dolayısıyla beni sadece üniversite örnekleri bakıyor olarak görmeyin. Ben aslında iki üç hastanenin birden patoloji örneğine bakıyorum” diye konuştu.
“Yoğunluk nedeniyle bazen aksamalar oluyor”
Pataloji sonuçlarının gecikmesinde yaşanan yoğunluğun sebep olduğunu dile getiren Tuncer, “Şu anda üç hocamız var; birini yeni aldık, bir tane daha alacağız. Biz gelen hocalara şunu söylüyoruz; bulun alalım, ama böyle kısıtlı hoca sayısı ile bu kadar yoğunluğa bakmak gerçekten çok zor. İnsanlarda şöyle bir algı var; önden baksın hemen şimdi patoloji dediğimiz iş bir doldurma işlemi, kesip boyamalar. Mesela bugün bir kültür örneği verdiğinizde, biyokimya gibi üç saat sonra çıkmaz. Kültür örneği nedir? Sizden aldığım numuneyi besi yerine eker, bazı işlemlerin mecbur beklemesi gereken süre var. O sürenin üzerine bir de bu yoğunluk binince, dediğim gibi şimdi gidelim patolojiye belki yüzlerce fare yada tavşan örnekleri vardır, hala onları boyamakla uğraştığı. Fakat bu yoğunluğun içerisinde bazen böyle aksamalar oluyor, dediğiniz gibi iki ve üç ayı buluyor. Ama hani bunun önüne geçmek için ne yapmamız lazım? İnsan gücü. Çünkü biyokimya patoloji dediğimiz MR gibi değil, yani bir hasta cihaza girip de 15 dakika bir çekim yap gönder değil. MR’da bile acilde çekilen filmlerde biz özelden hizmet alımı yapıyoruz. Diyelim ki genel cerrah bir tomografi istedi, göğüs acilde çekiyor, onu hemen bir kişi raporluyor, onun ben parasını ödüyorum dakikalar içerisinde raporluyor” şeklinde konuştu.
“Devlet Hastanesi’nin bakamadığı sıkıntılı hastalara biz bakıyoruz”
Devlet Hastanesi’nin bakamadığı riskli hastalara, Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde bakıldığını kaydeden Tuncer, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“Beyine girdik zaten tümör MR’da diyelim ki birince evrede, daha ne sınırları belli değil. Bende girdim tümörden bir doku aldım. Onun tümör olduğunu düşündüm, gönderiyorum patolojiye diyorum ki bu gönderdiğime bak. O anlık işlem, buna bak, bu gerçekten tümör mü? Ya da evre üç yada dört arasında kaldınız diyelim ki; evre üçte yaşam ömrü üç sene, evre dörtte de az önce dediğim gibi altı, yedi ay. Şimdi eğer evre iki veya üç bir tümörse cerrah agresif davranır. Tümörün hepsini kazımaya çalışır. Neden? Hastanın yaşam ömrü uzasın diye. Ama evre dört bir tümörse, cerrah böyle çok derin dokulara kadar ilerlemez. Zaten ben onun kazısam da kazımasam da hastanın ömrü altı ve yedi ay. Yada işte artı üç ay - dokuz ay. Şimdi o noktada patolog bana söyleyecek, diyecek ki; ‘evet bu evre dört ve anlık gönderiyorum, ya anlık yarım saat içerisinde dönmesi lazım ameliyat devam ediyor. Bizde bu çok oluyor, ben zaten üniversite hastanesi olarak, devlet hastanesinin yapmakta zorlandığı, başa çıkmakta sıkıntı yaşayacağı hastaları alıyorum genelde.”
“Riskli hastanın ex olması, bizim hastanemizin kötü olduğunu göstermez”
“Riskli hastanın ex olması, bizim hastanemizin kötü olduğunu göstermez” diyen Tuncer kamuoyundaki, “Üniversite Hastanesi’ne giden ölüyor” şeklindeki algılara şu şekilde cevap verdi:
“Bizim toplumda bu çok var üniversiteye giden ölüyor! Bakın şunu kabul edelim; Üniversite Hastanesi’ne gelen hasta, zaten bizim temrine hasta dediğimiz, sıkıntılı hasta. Hepimizin başına gelebilir. Ortopedi, beyin, göz ve genel cerrahi ameliyatlarında da aynı şey oluyor. Devlet Hastanesi ‘bak bu hastanın yaşı ileri, bu ameliyat sıkıntılı, bu hastaya ileri seviye hastanede ameliyat yapmak lazım’ diyor bana geliyor. Zaten gelenide biz yapıyoruz. Vatandaş diyor ki; ‘üniversiteye gittik, hastamızı kaybettik.’ Ya bize gelen hasta zaten terminel dediğimiz hasta. Sıkıntılı hasta daha doğrusu riskli hasta. Bazen soruyor; ‘Hocam bunun riski var mı’ diyor’ Bel fıtığı ameliyatı diyorum ki; ‘ölüm riski var.’ ‘Nasıl yani?’ diyor. Diyorum ki; benim buradan eve gitme garantim var mı? Haşa biz Allah değiliz. Ben sana bunu garantisini vermem, risk binde 2-3 seni buldu mu yüzde yüz olur felç kalma riski var. Çünkü bu dünya zaten kabul görmüş. Şimdi düşünün; kalp yetmezliği olan, hele bir de bypass olmuş, kan sulandırıcı kullanan bir hasta düşünün, şimdi onu ameliyat masasına aldınız, ortopedi veya biz önemli değil. Orada en az belki iki ve üç saat yüz üstü yatacak. Kalp riske girmiş, akciğer sıkıntıya girmiş. Adamın belki bir akciğeri yok ameliyat geçirmiş, şimdi bu hastanın Üniversite Hastanesinde ex olması, yani ölmesi bizim hastanemizin kötü olduğunu göstermez.”
“Bölgenin en iyi kardiyoloji ekibi bizde”
Bölgenin en iyi kardiyoloji ekibinin Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim, Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nde olduğunu belirten Tuncer, konuşmasında şunları söyledi:
“Şu anda bölgenin en iyi kardiyoloji ekibi bizde, yani biliyorsunuz Osman hoca, Cem hoca güçlü hocalar. Biz 14 öğretim üyesi, üç tane doçent aldık. bu sayıları almak inanın çok sayıda emek gerektiriyor. Biz bu hocalara birini etkilemek, için kandırmak için atraksiyonlar olur ya biz hocalarımıza siz yeter ki gelin, siz ne istiyorsanız cerrahi kuleler, ekipmanlar alacağız deyip, onları o şekilde ikna edip ilimize kazandırıyoruz. Değerini bilmek lazım, Düzce Üniversitesi Düzce’nin en önemli değerlerinden birisi. Bazen basına kötü haberler çıkıyor, bunu Sadullah abiyle de konuşuyorduk. Çocuğumu buraya göndereceğim, açarım Google’yi yazarım Düzce Üniversitesi şimdi orda şu oldu, bu oldu dediği zaman, veli göndermek istemez. Bende aynı şekilde, ben bu çocuğu bu kaosun içine neden göndereceğim. Orda bu işler oluyormuş, böyle sıkıntılar varmış. Mümkün olduğu kadar bu haberlerde ince okuyup sık dokuyup arka planda ne olduğunu araştırmak gerekiyor. Benim telefonum herkeste var veya başhekimi arayıp hani böyle bir durum var hocam, bu hastanın gerçek sorunu nedir yani harbiden size nasıl geldi, yada niye ex oldu ya da hastayla gerçekten ilgilenemedi mi?”
“Yoğun Bakım yatak sayısında sıkıntımız var”
Düzce Üniversitesi Hastanesi’nde Yoğun Bakım Yatak sayılarında sıkıntı olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Tuncer, “Büyük sıkıntımız yoğum bakım yatağı sıkıntısı sizde biliyorsunuzdur. Çok kişi arıyor, hocam bizim hastamıza yoğun bakım lazım. Yoğun bakım öyle bir şey ki, yatan bir hasta oraya üç saat de yatabilir, üç senede yatabilir. Bakın bizim gerçekten seneler geçirmiş hastalarımız var. Dolayısıyla ben o hastanın fişini çekemiyorum, hasta bitkisel hayatta olsa bile beyin ölümü olsa bile benim fişi çekme yetkim yok, o kalp attıkça o hasta o makineye bağlı kalacak. Yoğun bakım sıkıntısı var mı? Var. Çünkü artık bizim ülkemizde yaş ortalamamız yükseldi, bilirsin eskiden yetmiş yaşında biri olduğu zaman yaş yetmiş, iş bitmiş derler. Hani yetmiş yaş çok ileri bir yaş gibi geliyordu. Artık yaş ortalamamız ilerledi, sağlıklı bireyleriz çünkü. Artık her hastanede tomografi var mr var, ultrason var. Eskiden ben 2002 yılında geldim Düzce’ye, ben mr çektirmek için hastalarımı Sakarya Toyota hastanesine gönderiyordum. Bu günlerde 2002’den bu güne geliyoruz, orada 2 tane mr cihazı vardı. Şuan anlık raporlandıracağımız yere geldik. Ayrıca Devlet Hastanemizde yoğun bakım sayılarımız attı. Serkan hoca geldikten sonra, yoğun bakımla alakalı çalışma yaptık, ‘yoğun bakım sayısını nasıl arttırmalıyız?’ Yeni Doğan Yoğun Bakımı açmak için uzman gerekiyor, uzman olmadan açamıyorsunuz. Devlet Yeni Doğan Yoğun Bakımcıyı gönderip öyle açıyor. Benim onu ikna etmem lazım, Ferit hocayla da konuştuk bunu, Yeni Doğan Uzmanı bulamamız lazım. Yoğun bakımı konusun ilk başta bahsettiğimiz ölü toprağı oluyor, bir silkelenmek lazım. Biz yeni yönetimde Serkan hoca gerçekten bir hizmet adamı. Çok ciddi fizik alt yapılarını araştırdık. 14 tane yeni yoğun bakım yatağı kazandırdık hastaneye. Bu yerler daha önce diyaliz merkezimizi biliyorsunuz acilin orda daha önceki yeri öylece duruyordu. Biz bu alanları yoğun bakıma çevirerek 14 tane yatak kazandırdık hastaneye. Bunlardan bir tanesi 6 yataklı göğüs ALDS dediğimiz ya da aslım atağı gibi krize giriyor, hastalarI artık sevk etmiyoruz. 6 yataklı bir göğüs yoğun bakımımız var, 5 yataklı nöroloji yoğun bakımı yaptık. İnme ve felç geçiren hastalara yoğun bakım yatağı gerekiyor diyorlardı. Yoğun bakıma yakın gözlem gerekiyor denilen hastalar sevk olmasın diye, 5 yataklı nöroloji yoğun bakımı açtık. İnme yoğun bakım genelde ortopedide oluyor, dizi kırılmış, kalçası kırılmış, hasta yaşlı 85-90 yaşında. Bu hastalara anestezi hocalara ameliyat sonrası yoğun bakım gerekiyor diye not düşüyorlar pozitif ve negatif yoğun bakım bu hastalar için de 3 yataklı sadece ameliyat sonrası hastalar için yoğun bakım kazandırdık. Ben 14 sayısını 54’de yapsam 2 haftaya kalmaz hepsi dolar. Yoğun bakım ihtiyacı her geçen gün daha da artıyor, yaşam ömrümüzün uzamasından kaynaklı" ifadelerini kullandı.
“Sağlıkta yapılan en büyük reform: Özel Hastanelerde yoğun bakım ücreti alınmıyor”
Özel hastanelerde yoğun bakımda yatan hastalardan ek bir ücretin alınmadığını, bununda sağlıkta büyük bir reform olduğunu anlatan Tuncer, “Sağlıktaki en büyük reform hükümetimizin yaptığı özel hastanelerdeki yoğun bakımların ücretsiz olmasıdır. 112 ‘ye haber veriyoruz, kriz masasına. Kriz masası bütün yoğun bakım yataklarını görür. Kriz masası benim hangi yatağımın boş olduğunu görüyor. Önce çevre illerden arama yapıyor, sonra çapı genişletiyor. Durumu ağır hastalarımıza özel hastanelerde yoğun bakım yatağı açtırabiliyoruz. Fiyat farkı ve hasta yakınlarına herhangi bir yük yok. Bir hekim olarak söylüyorum; sağlıkta yapılan en büyük reform bu dur. Hasta yoğun bakımdan çıktıktan sonra hasta yakınlarına ulaşıyoruz ve hastayı özel hastaneden üniversiteye aldırıyoruz, fiyat farkı almıyoruz” ifadelerine yer verdi.
“Hastanemizi büyütmek istiyoruz… Bu konuda Ankara bizi destekliyor”
Tıp Fakültesi Hastanesi’ni büyütmek istediklerini, bu konuda da Sağlık Bakanlığının Rektör Prof. Dr. Nedim Sözbir’in kendilerini desteklediğini sözlerine ekleyen Tucer, son olarak şunları belirtti:
“Biz şuan tamamı olarak 300’e yaklaştık, hastaneyi büyütmek istiyoruz. Sürekli göç alıyoruz ve bu nüfusu kaldıracak yeni bir hastaneye ihtiyacımız var. Bu alanda Faruk Özlü’nün sağlık kampüsü olarak oluşturduğu alan, bu anlamda çok önemli. Orada ek bina hastanelerin yapılması, bizim hastanemizde de çocuk acille GETAP merkezi arasındaki alana ek bina yapmak için çalışmalara başladık. Rektör Hoca bunun için 3-4 defa Ankara’ya gitti – geldi. Tabii bunların hepsi para ile yapılıyor, kaba - taslak için 250 bini tutuyor, bunun için onayını aldık sayılır. Rektör hocamızı kırmıyorlar, sağlık bakanlığı kendi mimarlarını gönderdi, bize çizim yaptılar inşallah yapacağız. 1200 metrekarelik bir taban oturma alanımız var. Girişi acil servisler, erişkin ayakta, erişkin sedye ve çocuk acil. Üst katta sadece ameliyathaneler olacak, üstünde sadece yoğun bakımlar, binanın alt katında tomografi, mr gibi hizmetlerimiz olacak. Ankara bizi destekliyor, bu konuda proje çizildi. Ankara’dan gelecek ödenekte sözlü olarak onaylandı. Bugün veya yarın resmi onayını alacak Rektör Hoca, ondan sonra da inşaata başlayacağız.”
HABER: Savaş ARI