Düzce'nin neden ilerleyemediğinin 3 ana sebebi var. Düzce'de geri kalmışlığın 3 ana sebebi şu; Bir, sen ne milletsin? Kavim milliyetçiliği, ‘Uzayan kol bizden olsun.’ diyoruz. Biz bunu takip ettiğimiz sürece, sürdürdüğümüz sürece kavim milliyetçiliğini Kafkasya'dan gelen, Trakya'dan gelen Türkiye'nin neresinden gelirse gelsin, burada hazır durumda olan veya burada muhacir- ensar ilişkisini yıllardır bu muhabbeti kuramadık. Bir Düzceli oluşturamadık. Çünkü bürokraside Düzceli bürokratlardan, Türkiye genelinde çok etkili isimler yok. Ankara'da orada, burada bir lobimiz yok. O da kimdir, bu hangi millettendir, nerelidir? İşte sıkıntı burada başlıyor.

AYIP EDİYORSUN AHMET ABİ

İkincisi de dedikodu. Birilerine göre yaşam analizi, birine göre dedikodu, birilerine göre keyfiyet denilen birbirimizin arkasından, önünden ileri ve geri konuşmak. Ticaret Odası Başkanı Erdoğan Bıyık, Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi, Düzce'nin siyasette bir büyüğü olarak bilinen Ahmet Mutlu'ya ‘Ayıp ediyorsun. Sana yakıştıramıyorum. İleri - geri konuşuyorsun’ diyor. Düzce'yi ne güzel anlatıyor bu. Ahmet Mutlu, yılların Ahmet Mutlu’su. AK Parti siyasetinde etkili. Şimdi diyor ki Erdoğan Bıyık; ‘Abi sen bizim büyüğümüzsün. Ayıp ediyorsun.’ Niye? Oturduğu yerde işine gelen, menfaatine gelen, işine düzgün gelen konularda, Ticaret Odasının siyasi, içtimai ve ekonomik şartları... Ahmet Mutlu’nun işine gelmemiş ki, dedikodu üretiyor. Bunun şahsında tüm Düzce'de böyle bir hastalık var. Dedikodu, iftira… İlerleyemiyor Düzce bundan dolayı. Kimin hakkında ne diyor, arkasında ne var? Menfaat var, enaniyet var, beklenti var. Üçüncü en büyük engelimiz ise, biz yeni il olduk. İl olma kültürüne hakim olamadık. 3’üncü en büyük engelimiz ise tahammülsüzlük. Birinin ekonomik, içtimai, sosyal olarak öne geçmesine tahammül edemiyoruz, ‘biz neden olmadık’ diye. İşimize gelirse dedikodu yaparken de, tahammülsüzlükte de işimize gelen, menfaatimize uyan söylemleri doğru gibi kabul edip, doğru gibi anlatıyoruz. Çok değişik bir yapıdayız. Birçok konu Düzce'de böyle gelişiyor. Ben Ahmet Mutlu'yu severim, benim de bir büyüğüm. Bunun şahsında bir derdim de yok. Ama Erdoğan Bıyık serzenişinde bir şeyi unuttu, Cemal Aksan da var. Ahmet abi büyüğün, ama Cemal Aksan da anlatıyor ve yönetim kurullarında, bir yerde konuşulmayan bir mesele. Yönetim kurulusunuz, dışarıda bunu tezgahlı dümenleyeceğinize, dışarıda konuşacağınıza gelin yönetiminizle, başkanınızla adam gibi konuşun. İnsanların beklentileri çok. Aslında mutsuzluk orada başlıyor. Çok beklentiniz olursa, mutsuzluk olur. Her yönde, her yerde beklentiler farklı olduğu zaman burada sıkıntı doğuyor.

Bugün (3 Ocak) bir paylaşım daha var. Çok enteresan bir paylaşım. Saadettin Kantar mahreci ile yapmış bir paylaşım. Sadettin Kantar, Faruk Özlü’yü etiketleyerek paylaşmış. Diyor ki; ‘Kafasını laf olsun diye okşadığımız kedi bile, minnet edip bütün yolu bizimle yürürken, güzel yerlere koyduğumuz insanlar hep dalga, dümen, hainlik peşinde. Allah herkesin gönlüne göre versin.’ Bu memlekette siyasette ve riyasette, en kullanışlı adamlar, bir yerlere atanırsa sonuç böyle olur. Geldiğimiz noktada Düzce'nin 3 tane büyük kamburu ve bunlar açılmadığı sürece Düzce böyle kalacaktır. İçtimai olarak büyüyeceğiz, ne siyasi olarak büyüyeceğiz ne de ekonomik olarak büyüyeceğiz. Düzceli bunları konuşurken, Düzce'nin sokaklarında milyonluk arabalarla birileri geziyor. Dün ayağına bir çarık alamayanlar, bugün milyonluk arabayla geziyor. Hangi memleketten geldiği belli olmayanlar, Düzce’de de farklı imkanlarla kendilerine imkan sağlıyorlar. Bir memleketi özünden, ruhundan, kökünden koparan en büyük sebeplerden biri. Birbirinizle ensar- muhacir kavgası ederken veya birbirinizden hangi millettensin diye rekabet ederken, birileri geliyor Düzce’ye ağalık yapıyor, indiriyor. Siz de seyredin, hayırlı seyirler.

Ak Parti İl Kongresini konuşmuştuk. Tabii bundan mutlu olanlar da var, mutsuz olanlar da var. Mutsuz olanlar 18 yılda bu işe gerçekten gönül vermiş olan insanlar. Mutlu olanlar tabii muhalefet olanlar. Biz ne mutluyuz ne mutsuzuz. Bizim için kongrenin ihtişamlı olması veya olmaması çok bir şey ifade etmiyor. Ama Cumhurbaşkanı’nın çok büyük emeği var. Burada heder ediliyor.

Turan Akdoğan AK Parti'den istifa etti biliyorsunuz. Yanındaki arkadaşın, Yamaç'ın birbiriyle hem rekabette hem didişmede olduğu halini anlatınca bize sitem ettiler. Ben ne Akdoğan'ın, ne Yamaç'ın arkasındayım, ne karşısındayım.

YRP’DEN AK PARTİ’YE ÇOK AKILLICA MANEVRA

Yeniden Refah’ta Davut Güloğlu ile omuz omuza yürümüş Emrah Ustaoğlu, AK Parti yönetimine alınmış. Toparlayıcı unsur akıllıca bir manevra.

ENİŞTE DIŞARI - KAYINÇO İÇERİ

Bir enişte kayınço var. Bunlar ikisi de aynı sektörde hizmet ediyorlar. İbrahim Aktürk o da bir sektörde. Bir de bunun kayınçosu var Yakup Uysal. Bir yapılanma olmuş ki, burada toplayıcı oldun enişte, önceki dönem listede yönetim kurulunda. Bunu çıkarıyorsun, yerine aynı sektörde ve aralarında da ince bir rekabet bulunan Yakup Uysal'ı getiriyorsun. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. Adam mı yoktu bu memlekette? Yani Akdoğan- Yamaç arasında bu tesadüfi bir gelişme oldu. İbrahim Aktürk ile Yakup Uysal enişte-kayınço. Enişte dışarıda, kayınço içeride. Bu da mı tesadüf? İnsanların gerek ticari, gerek ailevi konularda uzlaştırmacı değil de ayrıştırıcı bir yaklaşım olan bu yapıyı eleştirdiğimiz için, bizi de eleştiriyorlar. Siyaset toparlayıcıdır. Bunları 2-3 örnekte anlatmaya çalıştık. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.