Kategoriler

MELENE LAĞIM GİBİ SANAYİ YAĞLARI DA AKIYOR

Biz bir meseleyi anlatırken aynı zamanda büyüklerimizden duyduğumuz hikayeleri, hadiseleri rivayetleri paylaşmak istiyoruz. Bugün de bu meseleye hünkar ve aygırıyla girmek istiyorum. Hünkarın bir tane atı var. Böyle hiddetli, şiddetli padişahla öyle bir bağ kurmuş ki padişahın bu at için yapmayacağı şey yok. O kadar duygusal bir bağ kurmuşlar. Fakat bu atın bir huyu var. Huysuz at, haftada bir seyis öldürüyor. Bakımını yapanlara da böyle nankör bir at. Padişaha diyorlar ki ‘Hünkarım senin bu küheylan var ya seyisi öldürdü, tekmeledi.’ Padişah ‘Bütün ülkedeki seyisler, bakıcılar buna feda olsun. Bir daha benim atımın öldüğünü söyleyen adamın kellesini alırım.’ Huzurdan tabii gidiyorlar bunlar. Aradan zaman geçiyor. At artık ölmüş. O zamanın vezirleri, ‘Bunu padişaha kim söyleyecek? Kelle gidecek.’ diyor.

Genç vezir, ‘Benim gençliğim var, benim istikbalim var.’ diyor. Tecrübeli yaşlı bir vezire konu intikal ediyor. ‘Artık sen ununu eledin, eleğini astın. Padişaha atının öldüğünü sen söyle.” diyorlar. Yaşlı vezir sevdikleriyle helalleşiyor. Kafasında bir strateji oluşturuyor. Hünkarın huzuruna gidiyor. Ona da itibar edermiş padişah. Vezir diyor ki; ‘Senin bu küheylan var ya yattı kalkmaz oldu, baktı görmez oldu, yemez içmez oldu Sultanım.’ Padişah, ‘Şuna öldü desene.’ diyor. ‘Ben demedim hünkarım, sen dedin.’ diyor vezir. Biz de haber yaparken, toplumda dengeleri eleştirirken, o vezirin halinden başka bir hal içinde halimiz yok. Çok şey konuşuyoruz zannediyoruz ya şimdi bu o padişaha nasıl söylenirse o şekilde söylenmeli. Biz de öyle söylemeye çalışıyoruz, ‘At öldü.’ demiyoruz. Maalesef Düzce'de yaşadığımız hadiselerin özeti de bu olsa gerek.

SANAYİ RİYASET ARASINDAKİ TEK SORUN İLETİŞİMSİZLİK

Günlerden beri tartışılıyor, Düzce'de Sanayi Sitesi’nde, Kültür Mahallesi’nde bulunan insanlar tedirgin, ortalık karıştı. 1 Mart'ta ‘Oradan çekin gidin.’ deniliyor. Ben Nasrettin Hoca gibi ‘Sen haklısın, sen de haklısın.’ demekten başka çok bir faydalı bir şey olduğumu zannetmiyorum. Ama burada bir şey var. 1 milyon 750 bin liradan alınmayan dükkanlar, 2 sene geçmeden 6 milyon lira oldu. Niye almadınız 150'den? Mesela Nurullah Yıldız, belediye meclis üyesi iki dükkan almış. Belki iki dükkan hakları vardır. Toplu dükkan alanlar da var. 5-6 tane birden hatta bir bloğu istiyor vatandaş. Amaç neydi? Sanayiyi taşımak, esnafa hizmet etmek. Mal sahiplerinin çoğu meslekte değil zaten. Zanaatkar değil kiracılar var. Mesleği icra eden sanayideki esnaf ve icrayı yapan zanaatkarlar. Allah senden razı olsun dedikleri bir formülle beraber gitse, süreç yürüse iyi olmaz mı? 1 milyon 750 bin liradan 6 milyona çıkmış. Biz bunu rant için mi yaptık, hizmet için mi yaptık? Süreç hatalı olmuşsa bizim ne kabahatimiz var? 1 milyon 750 bin liradan veya 2 bin liradan sattın mı şerh koyarsın tapulara. Bu gerçekten zanaatkar ve esnafa yönelik bir çalışmadır, bir tasarruftur. 5 sene boyunca bunu satamazsın. O zaman 6 milyon olmaz orası. Süreci yönetenler ve sevke idare edenler, kazanç üzerinden bir yaklaşımda olmasaydı zaten  6 milyon gibi bir rakamlar telaffuz edilmezdi. Süreç iyi niyetle başladı ama oradan birilerinin faydalanması noktasında yürüdü. Faydalanan, paralı rantçı kesim, faydalanamayan sanayideki çalışan, zanaatkar, üreten, emekçi kesim.

BİZ BURAYI HİZMET İÇİN Mİ RANT İÇİN Mİ YAPTIK?

LOKANTICILAR, FIRINCILAR, KUAFÖRLER ODA BAŞKANLARI NE İŞ YAPAR?

Bu süreç 2013'te başlamış, kentsel dönüşüm. Faruk Özlü gelmiş oraya bir arsayı kazandırmış. Arsa İSKİ havzasında, arıtmalar da yapılması lazım. Bugün de bir açıklama yaptı Faruk Özlü. İSKİ'nin Düzce'ye ne verdiğini ne vermediğini, İSKİ'nin cevabında da 2 milyar üzerinde bir yatırımın ihale edildiği vardı.  Ondan sonraki süreç önemli. “İstanbul'a lağım akıyor.” diye açıklama yapıldı. O dereden yazın suyun da azaldığı zaman o sanayinin yağları da gitti. İstanbul'un içme suyu havzasına lağımdan ziyade geldiğimiz noktada şu var. Kültür Mahallesi’nde bulunan, Sanayi Sitesi’nden lokantacı yok mu? Var. Fırıncı var, diğer meslek kuruluş odaları var. Bir günah keçisi bulunmuş. İletişim kopukluğu var; hünkarla vezir arasında. İdare etmeye çalışanlar veya enasyon öğretenler, bu işten beklentileri olanlar. Siz bunu böyle söylediğiniz zaman ‘Ey Sadullah Ünsal ve ey Öncü sizin bir zararınız var mı?’ diyorlar. ‘Sanayideki esnafın size ne faydası var?’ deyip bizleri reklamla tehdit eden veya terbiye eden yaklaşımlar var. Biz hakkı söylemek durumundayız. Küçük Sanayi Sitesi’nde sadece elektrikçi, tornacı veya mekanikçi yok. Lokantacılar Odası Başkanı ne iş yapıyor? Fırıncılar Odası Başkanı ne iş yaparsın? Senin orada fırının yok mu? Alt alta, üst üste, yan yana koyduğumuzda yeni yapılacak alanda her türlü meslekten insan var. Meslek odalarının temsilcisi var. Ortak akıl üretmek lazım. Bu süreçte karşılıklı açıklamalar, birini suçlamalar var. Bu kaos ortamından artık uzlaşma, iletişim kurma ortamına gelinmeli. Burada çok hassas bir nokta var. Bolu Belediye Başkanı, ‘10 yıl uğraştık biz bu işle, en son TOKİ'de meseleyi çözmeye çalışıyoruz. Bir mesafe kaydettik, dükkanlar yapılıyor.’ gibi özel bir açıklama yapmış ziyaretinde. Demirciler Odası Başkanı, kooperatif başkanı, sanayi esnafı, “Bu meseleyi biz kendi aramızda çözüyoruz.” deyip de CHP'li Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan tarafından siyasete alet edilmesine müsaade etmeyecek kadar vakur ve samimi bir davranış gösterdi. Bunlar güzel şeyler, bunlar iyi niyet belirtileri. Ama özellikle gene tekrarlıyorum. Düzce'yi yönetme iradesinde olanlar, yönetenler, idare ve irade sahipleri başta belediye başkanı olmak üzere milletvekilleri, il başkanı, oda temsilcileri ortak bir akılda, iletişimde çözüm üretilebilir. İnsanların birbirlerine egolarının, menfaatlerinin hesaplaşacağı arenadan ziyade hizmet alanı olsun. Bu gelişmeden ne madden ne manen bir elde ediş olmasına fırsat vermemek lazım. Biz bu kadar diyebiliyoruz bunu. Fazlası mutlaka vardır, bizim söyleyebileceğimiz bu kadar. Daha büyük akıllar varsa daha yüksek konumlarda olan akıllar varsa onlar da söylesinler. Bizim aklımız eksik diyebiliriz. İnsanları yücelten ilim ve kültür değil ahlak ve fazilettir.

Yorumlar