Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
"HDP, Millet İttifakı'nın doğrudan müttefikidir"
Bozdağ, CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin "FETÖ'nün, zamanında Amerika'dan usulüne uygun olarak istenmediğini" iddia etmesi hatırlatılarak, bugün gelinen noktada değerlendirilmesinin sorulması üzerine, öncelikle ittifaklarla ilgili konuya değinmek istediğini belirtti.
Cumhur İttifakı'nın 15 Temmuz ve devamında oluşan bir ittifak olduğunu vurgulayan Bozdağ, "Cumhur İttifakı, milletin aklı selimini, sağduyusunu ve aziz milletimizin doğrudan kendisini ifade eden bir ittifaktır. Diğerlerinin ittifakına baktığımızda onlar da adına 'Millet İttifakı' dediler. Esasında fikren birbirine hiç benzemeyen partilerin ittifakı." ifadesini kullandı.
Bozdağ, CHP ile Saadet Partisi'nin fikri bakımdan birbirlerine benzerliklerinin çok bulunmadığına işaret etti. Diğer ittifakın içinde bulunanların bu şekilde olduğuna dikkati çeken Bozdağ, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Onların bir de kare dışı müttefikleri var. Esasında karenin içindekilerle hedef birliği yapan ama kare dışında tutulan HDP var. HDP'yi kare dışında tutmalarının tek sebebi, karenin içerisinde müttefik gösterirlerse o zaman milliyetçi ve muhafazakar seçmenler, 'HDP ile müttefik olanlara ben oy vermem' diyerek, oy vermekten vazgeçmelerini önlemek içindir. Yani vatandaşı aldatmak için yapılmış bir mühendisliktir.
Ama hepimiz biliyoruz ki kalenin dışında da olsa HDP, bu Millet İttifakı'nın doğrudan müttefikidir. Milletimiz onu da görüyor. Yani bunları motive eden şey partilerin birbirlerine benzeyen fikirleri, politikaları, seçim beyannameleri falan değil. Çok net söylüyorum, burası bir 'nefret ittifakı'dır, millet ittifakı değil. Kin ittifakıdır, husumet ittifakıdır. Kime nefret, kime kin, kime husumet, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a kin besleyen parti yönetimlerinin ittifakıdır."
"Arayan bir Türk'tü de 'Amerikalı' diye mi takdim ediyorsunuz?"
Bozdağ, FETÖ/PDY'nin kurucusu ve yöneticisi, 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünün bir numaralı faili terörist başı Fetullah Gülen'in iadesi konusunda İnce'nin gündeme taşıdığı hususun, herkesin üzerinde durması gereken bir konu olduğunu vurguladı.
İnce'nin, "Amerika'dan bir Amerikalı beni aradı" sözünü hatırlatan Bozdağ, "Hem Amerika'dan aramayı söylüyor hem Amerikalının aradığını söylüyor. Dolayısıyla şunu anlıyoruz; arayan Amerika'dan aradı ve arayan Türk değil, başka bir ülke vatandaşı değil, Amerikalı. O zaman Sayın İnce'ye, 'Bu arayan Amerikalı kim, adı, unvanı ne, hangi şehirden aradı, Pensilvanya'dan mı yoksa Washington'dan mı? Yoksa New York'tan mı veya başka bir yerden mi aradı' sorusunu sormamız gerekir." ifadesini kullandı.
Bozdağ, İnce'nin yabancı dilinin iyi olmadığına değinerek, şu görüşlere yer verdi:
"Arayan Amerikalı Türkçeyi mi çok iyi biliyor, yoksa sizin yanınızda bir tercüman mı vardı? O tercüman varsa kim? Bunu açıklaması lazım. Veya hiç kimse aramadı, siz kendiniz mi bunu söylüyorsunuz. Veya arayan bir Türk'tü de 'Amerikalı' diye mi takdim ediyorsunuz?
Bir başka soru o da şu; Biz açıklama yaptık, Adalet Bakanımız 'bunlar asılsızdır, biz her şeyi usulüne uygun istedik, eksiklik yok' dedi. Onun üzerine Adalet Bakanlığından, Türkiye'den belge istedi, 'ben inanmam' dedi. Pek sizi arayan Amerikalıyla aranızda ne kadar güçlü bir hukuk var ki, ondan bir belge isteme ihtiyacı duymadan, onun doğruluğuna inandınız ve onun söylediğini alıp kullandınız?"
"Burada ipe un seren ABD tarafıdır"
Burada İnce'ye düşen şeyin dürüstçe kendisini arayanın kim olduğunu açıklaması olduğunu vurgulayan Bozdağ, şunları ifade etti:
"Niye saklıyorsun, saklamanın size faydası ne, Türkiye'ye veya bize zararı ne? Siyaset böyle gizli kapaklı yapılmaz, yapılamaz. Bunun üzerine Adalet Bakanı çağırdı ve 'Gelin inceleyin, evrakı görün, bakın.' dedi. Çünkü bakanlık yaptığı işin doğru olduğuna inanıyor. Usulüne uygun işlem yapılmış, eksik bir iş, evrak yok. Her şey usule uygun durumda.
Usule uygun olduğu için de oradan bir eksiklik çıkarma imkanı yok. Geldiler, 5 saatten fazla inceleme yaptılar ve orada evrakları tek tek gördüler, sorular varsa sordular, cevaplarını aldılar. Ben beklerdim ki vicdanlı, hakkaniyet sahibi olarak, 'Adalet Bakanlığı işi usulüne uygun yapmış, kitaba uygun yapmış, doğru düzgün istemiş, eksik olan bir şey yok, yanlış olan bir şey yok. Biz, bizzat gördük, inceledik, tespit ettik' demeleri lazımdı. Burada ipe un seren ABD tarafıdır, FETÖ'yü himaye eden ABD tarafıdır, FETÖ'yü vermek istemeyen ABD tarafıdır' diye açıklama yapmalarını beklerdik."
Bozdağ, İnce'nin "7 ay sonra neden gönderdiniz?" eleştirisinde bulunduğunu da anımsatarak, "Bu ne demektir? Üstü kapalı bir şekilde 'usulüne uygun istendiğini kabul ediyor' anlamı taşır, 'eksik olmadığını kabul ediyor' anlamı taşır. Bunu mertçe söylese ne olur? Çok net söylüyorum her şey vaktinde istenmiştir." dedi.
Bu sürede yaşananları yineleyen Bozdağ, şunları kaydetti:
"Türkiye, FETÖ/PDY elebaşı, teröristbaşı Gülen'in iadesi konusunda ve Türkiye'ye getirilip yargının önüne çıkarılması konusunda kararlıdır ve yaptığı her işi doğru yapmıştır, eksiği yoktur. Bunun altını özellikle çizmek isterim."
"Bölgede her an her şey olabilir"
Bölgede teröristleri etkisiz hale getirinceye kadar operasyonların süreceğini vurgulayan Bozdağ, şöyle konuştu:
"Biz daha önce ifade ettik; Kandil'e operasyon dahil buna. Bundan sonraki süreçte hepsi mümkündür. Bunu söyledikten sonra Cumhuriyet Halk Partisi hemen ses verdi, 'Kandil'de kimse yok'. Biz terörle mücadele ediyoruz. Irak'ın kuzeyinde PKK'lı teröristleri etkisiz hale getirmek, ülkemize yönelen tehditleri, bölgeden uzaklaştırmak ve Türkiye'yi sınırın dışında da korumak politikasını uyguluyoruz ama Cumhuriyet Halk Partisi, PKK'dan önce, HDP'den önce ses veriyor. Buradan şunu söylemek lazım: Neden siz onlardan önce ses veriyorsunuz. Onların gerekçesi, seçim sırasında terörle mücadele yapılırsa ve bu mücadelede de başarı elde edilirse bu başarı Recep Tayyip Erdoğan'ın hanesine yazılır, AK Parti'nin hanesine yazılır. O nedenle 'seçim sürecinde terörle mücadele olmasın, teröre kaşı Türkiye bir başarı elde etmesin, terör Türkiye'ye zarar versin ama AK Parti'nin lehine herhangi bir şey yazmasın'. Bu kadar saçma bir mantık var bu işin arkasında."
"Bizim devlet geleneğimizde saygı göstermek var ama bunlarda o kültür yok"
CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin Korgeneral İsmail Metin Temel'e yönelik sözlerinin anımsatılması üzerine Bozdağ, şu değerlendirmelerde bulundu:
"İsmail Metin Temel Paşa, 15 Temmuz'da FETÖ'cü teröristlerin hedefinde olan birisi. Türkiye'nin içerisinde terörle mücadele eden birisi, Zeytin Dalı Operasyonu'nu yöneten kahraman bir komutan, şu anda da Irak'ta devam eden harekattan da sorumlu bir komutan. Ayrıca bölgedeki bölücü terör örgütüyle mücadele eden 2. Ordunun da komutanı. Yani hem FETÖ'ye hem PKK'ya hem YPG'ye hem PYD'ye hem DEAŞ'a Türkiye'yi ve sınırlarımızdaki, dışındaki Irak'ı, Suriye'yi dar eden ve Zeytin Dalı Harekatı'yla 5 bin civarında teröristi etkisiz hale getiren kahraman Mehmetçik'in, kahraman komutanı. Şimdi 'Apoletini sökeceğim' diye açıklama yaptı. Niçin sökeceksin, hangi hatayı yaptı? PKK'yı, PYD'yi, YPG'yi, DEAŞ'ı Afrin bölgesinden temizlediği için mi sökeceksin? Türkiye'nin içerisinde teröre büyük bir darbe vurduğu için mi sökeceksin? Yoksa FETÖ ile mücadelede etkin olduğu için mi sökeceksin? Ya da Irak'ın kuzeyinde yeni bir operasyona başlayan ordumuzun komutanlığını yaptığı için mi sökeceksin? Yok. Niçin sökecekmiş, cumhurbaşkanını alkışlamış. Cumhurbaşkanı kim, bizim anayasamıza göre devletin başıdır. Milletin birliğini temsil eder ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin de başkomutanıdır."
"Bir ordu komutanının, kendi silahlı kuvvetlerinin başkomutanını, cumhurbaşkanını, milletin birliğini temsil eden liderini alkışlamasından daha doğal ne olabilir?" diyen Bozdağ, şunları söyledi:
"Bunun neresinde yanlışlık var, bunun neresinde eksiklik var. Böyle bir şey olur mu? Bu CHP zihniyeti; 'Cumhurbaşkanı alkışlanamaz.' Çünkü onlar Cumhurbaşkanı geldiği zaman Mecliste de saygısızlık yapıyorlar, oturuyorlar ve ayağa kalkmıyorlar. Bizim devlet geleneğimizde, aile kültürümüzde ve ahlakımızda devletin büyüğü geldiği zaman, devletin başı geldiği zaman, sevelim sevmeyelim, ayağa kalkmak, hürmet etmek ve saygı göstermek vardır ama bunlarda o kültür yok. Bunlar kendinden olmayanlar devletin başı da olsa, cumhurbaşkanı da olsa ona sevgi saygı gösterilmesinden, ona gelenek ve kültürlerimize göre bir ihtiramda bulunulmasından fevkalade rahatsızlar."
"Başkomutanını alkışlaması kadar doğal bir şey olabilir mi"
Bozdağ, Türkiye'nin binlerce yıllık ordu, devlet ve millet geleneği bulunduğunu, bu gelenekte cumhurbaşkanına saygısızlığa yer olmadığını dile getirerek, "Ama Cumhuriyet Halk Partisinin yöneticileri Mecliste de cumhurbaşkanı geldiğinde ayağa kalkmıyorlar. Kalkmayabilir ama bir edep var bir ahlak var, bir gelenek var, bir devlet terbiyesi var. Bunların hiçbiri bunlar da yok, sıfır. Onun için dışarıya da kin ve nefreti pompalıyorlar. Kamuda çalışan birinin cumhurbaşkanını alkışlaması, başkomutanını alkışlaması kadar doğal bir şey olabilir mi?" diye konuştu.
"Türkiye'yi çökertmek isteyenlere en büyük cevap budur"
"Türkiye 24 Haziran'dan sonra Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle yönetilecek. Muhalefet seçim meydanlarında yeni sistemi eleştiriyor ve eski sisteme dönüş vaadinde bulunuyor. Parlamenter sistemin ülkeye kaybettirdikleri ve cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin kazandıracakları masaya yatırıldığında sizce Türkiye’yi nasıl bir gelecek bekliyor? Yeni sistemin ayrıntılarına ilişkin çalışmalar tamamlandı mı?" sorusu üzerine Bozdağ, Türkiye'nin ilk çeyrekte 7,4'lük büyümeyle, OECD ülkeleri içerisinde birinci, G-20 ülkeleri içinde ise ikinci sırada bir büyüme yakaladığını vurguladı.
Büyüme rakamının çok büyük olduğunu belirten Bozdağ, "Türkiye'ye dönük ekonomik saldırılara karşı, doların ateşini harlamaya başlayıp, kredi notlarını kırarak Türkiye'yi ekonomik olarak çökertmek isteyen içeride ve dışarıdaki herkese en büyük cevap bu. Bu 7,4 şiddetinde bir cevaptır. Bizim ekonomimizin sıhhatini, gücünü, kuvvetini gösteren bir cevaptır." ifadesini kullandı.
"Ekonomiye ilişkin Türkiye'de hesap kitap yapanlar, Türkiye'nin ekonomisini çökertemeyecekler." diyen Bozdağ, buna en büyük cevabın bu 7,4'lük büyüme olduğunu aktardı.
Bozdağ, Türkiye'nin ekonomisine dönük saldırılara rağmen büyümesini sürdürdüğüne işaret ederek, "Ayın 24'ünden sonra da büyümesini devam ettirecektir. Türkiye'nin büyümesini, yürüyüşünü, kalkınmasını kimse engellemeyecek, kimse durduramayacak." dedi.
"Millete rağmen iktidar dönemini kapattık"
Milletin, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile parlamenter hükümet sistemi arasındaki mukayeseyi yaptığını ve 16 Nisan 2017'de kararını verdiğini anımsatan Bozdağ, şöyle devam etti:
"Muhalefet partileri, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden dönmeyi vaat ediyorlar. Niye vaat ediyorlar? Esasında baktığımızda işin özü şu, bunlar Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi içinde kendilerine bir istikbal ve ikbal göremiyorlar. Kendileri için sistemin değişmesini istiyorlar. Çünkü yüzde 50 artı 1'in oyunu alarak iktidar olmak her kişinin işi değil. Yan gelip yatan siyasi partilerin, siyasilerin işi hiç değil. Düşünün, CHP yüzde 25-26 bandında, 25 kabul edelim, cumhurbaşkanı çıkarması için CHP'li olmayan seçmenlerden de ciddi oranda oy alması lazım. Geçerli oyların yüzde 50 artı 1'inin asgari oyunu alması lazım. Bu ne demektir? Başka partili seçmenlerin gönlüne girecek politikalar geliştirmesi lazım. Bu politikayı geliştirmezse iktidar olamaz. Bizim getirdiğimiz düzende millete rağmen iktidar dönemini kapattık. Bundan sonra iktidar, milletin kalbinden, reyinden geçiyor."
Bozdağ, bu sistemin en önemli özelliklerinden birisinin de milletin ve devletin bekasının, millete sigorta edilmesi olduğunu belirtti.
"Milletin iradesine sigorta edildi"
"Bu ülkeyi bölmek isteyen bir siyasal hareket, yüzde 50 artı 1'in oyunu alarak iktidar olabilir mi? Bölücülerle ittifak yapanlar, yüzde 50 artı 1'in oyunu alarak iktidar olabilir mi? Irkçılar, ayrımcılar, faşistler, aşırı görüşlere sahip olanlar, aşırı uçlarda politika üretenler yüzde 50 artı 1'in oyunu alabilir mi?" diye soran Bozdağ, bunun olamayacağını vurguladı.
Siyasi hareketlerin, yüzde 50 artı 1 alabilmeleri için merkezi güçlendirmeleri, uçları, ırkçıları, ayrımcıları, bölücüleri, teröristleri ayıklamaları gerektiğine işaret eden Bozdağ, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu sistem, ülkenin ve milletin bekasını sadece anayasa, kurumlar, güvenlik birimlerine değil, aynı zamanda milletin iradesine de sigorta ettirmiştir. Bu yönüyle de bu sistem güçlü bir sistemdir ve milletimizin hayrına olmuştur. Bakın şimdi adayların hepsi yarışa girdi milletin değerleriyle uyumlu olduğunu göstermek için, diniyle, kültürüyle, geleneğiyle ne kadar örtüşen ne kadar milletten biri olduğunu göstermek için yarışa girdiler. Eğer yüzde 50 artı 1 oy gerekmemiş olsaydı bunların hiçbirisi olmazdı. Camide fotoğraf vermek için, umreye gittiğini anlatmak için, muhafazakar mütedeyyin bir aileden geldiğini göstermek için neler yapıyorlar. Onun için bu sistem, milletin değerleriyle, kültürüyle, diniyle ve gelenekleriyle kavgası olanlara da iktidar yolunu kapatmıştır. Bu yönüyle de artık Türkiye'nin iktidarları, milletiyle barışık olmak zorundadırlar. Barışık olmayanlara iktidarı bu sistem vermez."
"İlk defa hem vekil hem hükümet seçilecek"
Bu sistemin, her yönüyle Türkiye'ye kazandıracağını, siyasi istikrar, güçlü iktidar, hızlı karar alma ve alınan kararları hızlı uygulamanın bu sistemin ana özelliği olduğunu belirten Bozdağ, yasama, yürütme kuvvetlerinin tam ayrı ve bağımsız hale geldiğini söyledi.
Eskiden sadece vekiller içerisinden iktidarın çıkarıldığını hatırlatan Bozdağ, ilk defa bu seçimde halkın hem vekillerini hem de hükümetini seçeceğine işaret etti.
Bozdağ, böylece bütün gücün millete aktarıldığını belirterek, şu ifadeleri kullandı:
"Bu da demokrasinin olmazsa olmaz bir kuralıdır. Milletten korkanlar, bu gücü geri milletten almak istiyorlar. Ben onun için söylüyorum ki parlamenter sistemden geri dönmek kolay değil. İmkansız demiyorum ama kolay değil. Şu anda söylüyorlar 'Biz döneceğiz.' Nasıl dönebilirler? Anayasanın aradığı çoğunluğu bularak. Ben şimdi soruyorum, beş benzemezler ittifakı dediğimiz ittifak 401 milletvekili bu seçimde kazanabilir mi? 401 milletvekili alması lazım ki anayasayı değiştirsin, eski sisteme dönsün. Alabilir mi? Alamaz. Hepimiz görüyoruz. Peki halk oylamasına götürecek bir çoğunluk olan 360 milletvekilini alabilir mi? Onu da alamaz. O zaman eski sisteme dönmenin imkanı yok. Seçimden sonra Türkiye öyle veya böyle yeni sisteme geçecektir. Ve Türkiye yeni sistemle daha güçlü bir şekilde yoluna devam edecektir. Güçlü meclis olacak, güçlü hükümet olacak."
"Bundan yana herhangi bir şüphem yok"
"25 Haziran günü ittifak düzenlemeleriyle birlikte Mecliste 5-6 partinin temsil edileceği bir sistem öngörülüyor. Cumhur İttifakı'nın Mecliste elde edeceği sandalye sayısının diğerlerinden daha aşağıda olması gibi bir risk var mı? Sistem bu yönüyle tıkanabilir mi?" sorusu üzerine Bozdağ, Türkiye'nin güçlü olması için hükümetin ve Meclisin güçlü olması gerektiğini, hükümetin yeni sistemde güçlü olduğunu söyledi.
Yüzde 50 artı 1 gibi seçmenin oyuna dayandığı için yeni hükümetin bugünkü hükümetten daha güçlü olacağına işaret eden Bozdağ, ama bu hükümetin, seçildikten sonra bu gücünü icraatına yansıtması için Mecliste de partisinin ve cumhurbaşkanına destek veren partilerin salt çoğunluğun üzerinde bir çoğunluğa sahip olması gerektiğini vurguladı.
Cumhurbaşkanının partisinin de Mecliste salt çoğunluğu elde etmesinin önemine işaret eden Bozdağ, "Parlamentoyla cumhurbaşkanının aynı hedefe birlikte koşması Türkiye'ye kazandıracaktır." ifadesini kullandı.
Muhalefet partilerinin parlamentoda salt çoğunluğu elde etmelerinin mümkün gözükmediğini belirten Bozdağ, "Çok net şekilde, AK Parti parlamentoda yine tek başına, salt çoğunluğun üzerinde milletvekiliyle temsil imkanı bulacaktır. Ayrıca Cumhur İttifakı'nda birlikte olduğumuz MHP'nin de çıkaracağı milletvekillerini hesap ettiğimizde Cumhur İttifakı parlamentoda bir defa salt çoğunluğun üzerinde bir çoğunlukla temsil edileceği çok açıktır. Benim bundan yana herhangi bir şüphem yoktur." değerlendirmesinde bulundu.
"Aziz milletimizin duruşu çok net"
Bozdağ, "Öyle bir propaganda yapıyorlar ki işte 'Cumhurbaşkanı'nda Tayyip Bey'e verin, verelim, vereceğim, ama vekilliğe gelince oyumu şuraya vereceğim buraya vereceğim'. Bu hesabı yapanların hedefi, AK Parti'nin Mecliste tek başına salt çoğunluğun üzerinde bir milletvekili çıkarmasını engelleme hesabıdır. Sebebi nedir? AK Parti'nin parlamentoda çoğunluğu olmazsa o zaman AK Parti diğer partilere mahkum edecek ve oradan ne yapacaklar? Türkiye'yi işlemez, işletilmez hale getirmek istiyorlar. Bizim buna karşı da hepimizin Türkiye'deki bütün vatandaşlarımızı kastediyorum, vatandaşlarımızın bu oyunu gördüğünü ve oyunu sandıkta bozacağına inanıyorum. Cumhurbaşkanımıza oy verenler, parlamentoda da onun genel başkanı olduğu AK Parti'ye oyunu verecekler ve bütün bu oyunu da Allah'ın izniyle bozacaktır." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı adaylarının kendine göre bir hesabı, bir hedefinin bulunduğunu anlatan Bozdağ, "Ama bizim gördüğümüz milletimizin teveccühünden çıkardığımız sonuç şu; Cumhurbaşkanı seçimi ilk turda biter. Gerekçem de şu; aziz milletimizin duruşu çok net." dedi.
"Adayların bu psikolojileri de işin birinci turda biteceğini gösteriyor"
Bekir Bozdağ, diğer cumhurbaşkanı adaylarının birinci turda seçilme hedeflerinin bulunmadığını dile getirerek, şunları kaydetti:
"Herkesin tek derdi 'İkinci tura işi bırakırsak bir araya gelerek işi hallederiz' hesabı yapıyorlar. Bu legal bir hesap, bunu yapabilirler. Biz buna bir şey demiyoruz. Adayların bu psikolojileri de işin birinci turda biteceğini gösteriyor. Cumhurbaşkanımızın birinci turda seçileceğini anlayan muhalefet partileri, bunu engelleyemeyeceklerini gördükleri için parlamentoya daha fazla asılmaya başladılar. 'Parlamentodaki çoğunluk bizim olursa biz Cumhurbaşkanı'nın Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yalnız bırakılmasını sağlayabiliriz, etkisiz hale getirebiliriz' hesabı yapıyorlar. Bu hesap da tutmayacak. Millet, seçtiği cumhurbaşkanını Cumhurbaşkanlığında yalnız bırakmayacak, onun arkasına parlamentoda büyük bir güç de koyacaktır diye ben inanıyorum. "
"FETÖ'cü teröristlerin enselerinde olmaya devam edeceğiz"
Yunanistan'ın, darbeci askerleri serbest bırakmasının ardından Türkiye'nin bu ülke ile olan geri kabul anlaşmasını durdurduğunun hatırlatılması üzerine Bozdağ, bu tutumu kınadığını bildirdi.
Darbe girişiminin ardından darbeci askerlerin iadesine sıcak bakıldığının Yunanistan tarafından başbakan düzeyinde açıklandığını hatırlatan Bozdağ, gelinen noktada darbecilerin himaye edildiğini, darbecilere koruma tahsis edildiğini belirtti.
Yaşananları "İki ülke arasındaki hukukun, uluslararası hukukun ihlali" olarak nitelendiren Bozdağ, şöyle devam etti:
"Türkiye, içeride ve dışarıda nerede olursa olsun FETÖ'cü teröristlerin enselerinde olmaya devam edecektir. Biz bunları yargının önüne çıkaracak ve milletimiz adına da yargı bunlardan hesabını soracaktır. Terörist başı Gülen dahil hepsi, sonunda yargının önüne çıkacaktır. Bunu Türkiye başaracaktır. Biz bunu başaracağız, burada kaçış yok."
"Olağanüstü hal, ilanihaye devam edecek bir hal değil"
Bozdağ, OHAL'in halka karşı ilan edilmediğinin altını çizerek, Türkiye'nin olağanüstü şartlardan olağan şartlara hızla çıkarılması için adım atıldığını belirtti.
FETÖ, PKK ve diğer terör örgütleriyle etkin mücadele edildiğine dikkati çeken Bozdağ, önemli mesafeler alındığını vurguladı.
Bozdağ, şunları kaydetti:
"İnşallah ihtiyaç olmaz biz bunu hemen kaldırırız ama ihtiyaç olursa bu ihtiyaç devam ettiğinde de biz bunu uzatabiliriz. Cumhurbaşkanımızın son açıklaması FETÖ/PDY başta olmak üzere diğer terör örgütleriyle yapılan başarılı mücadeleler, ulaşılan hedefler dikkate alınarak seçimden sonra bu konunun gündem olabileceği ve kaldırılabileceğini en yetkili ağız olarak ifade etmiştir. Seçimden sonra bu konu elbette yeniden masaya konulacak, değerlendirilecek. Kaldırılması da Cumhurbaşkanımızın dediği gibi gündemde. Olağanüstü hal, ilanihaye devam edecek bir hal değil, geçici bir hal. Bu geçici hali sona erdirmek de hükümetimizin takdir edeceği bir konu."
"Komisyon görev süresi sürekli uzatılabilir"
Komisyon görev süresine ilişkin de Bozdağ, "Komisyon görev süresi sürekli uzatılabilir, iki yıl ama bu süre bittiğinde uzatılabilir. Komisyon gündemindeki bütün konular bitene kadar komisyon göreve devam edecektir. O nedenle OHAL komisyonunun görev süresi uzatılacaktır, çünkü gündeminde yoğun bir dosya var." açıklamasında bulundu.
Bozdağ, şu anda komisyona 108 bin 905 başvuru olduğunu belirterek, "Onlardan 19 bin 600 dosya bugüne kadar karara bağlanmış, 16 bin 600 dosya hakkında ret kararı verilmiş, bin 10 dosya hakkında da kabul kararı verilmiş. Komisyon çalışıyor, tabii yavaş gitmesinin sebebi şu. Kararını doğru vermek için ilgili kişilerin çalıştıkları kurumlardan bilgileri alıyor ve onlar hakkındaki iddiaları araştırıyor, hangi iddia varsa bütün bunları toplayıp değerlendirdikten sonra bir karar veriyor. İşin doğru yapılması bakımından zaman alıyor. Alelacele karar verdiğinde elbette yanlış karar verebilir. Yanlış karar vermemek, doğru karar vermek ve eğriyi doğrudan ayırmak için komisyon kılı kırk yararak gerçekten büyük bir özveriyle çalışıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, komisyonun faaliyete başladığı günden bu güne kadar 19 bin 600 dosya hakkında karar verdiğini hatırlatarak, bunun da iyi bir rakam olduğunu söyledi.
"Çok net bir şekilde İslam düşmanlığı"
Bozdağ, "Avusturya hükümetinin 7 caminin kapatılması kararı Irkçı bir yaklaşım ve İslam düşmanlığı olarak nitelendirildi. Avusturya'nın din ve vicdan hürriyetini ihlal eden bu kararının arkasında ne var? İslam dünyasının bu karara ortak bir tepki göstermesi gündemde mi?" şeklindeki soru üzerine de İslam dünyasının ortak bir tepki göstermediğini ifade etti.
"Türkiye'den başka tepki gösteren, Cumhurbaşkanımızdan başka tepki gösteren lider de olmadı." diyen Bozdağ, bundan dolayı duydukları üzüntüyü dile getirdi.
Bozdağ, şöyle devam etti:
"Çünkü, çok net bir şekilde İslam düşmanlığı var, Müslümanlara karşı yapılan bir haksızlık var. Onun karşısında bu haksızlığı dile getirmesi gerekenler, tavır koyması gerekenler tavır koymadılar.
Avusturya'da ve Avrupa'nın pek çok ülkesinde ırkçılık, ayrımcılık, yabancı düşmanlığı, İslam düşmanlığı yükselen bir değer. Bunlara değer demek de mümkün değil ama öyle kullanıldığı için orada yükseliyor ve her geçen gün siyasiler artan aşırılıklar karşısında, aşırıların hoşuna gidecek eylem, söylem ve politikalar geliştirmeye özen gösteriyorlar. Gide gide sağduyu yaşam alanını kaybederken neredeyse yaşamaz hale gelirken, ayrımcı, ırkçı, faşist, yabancı düşmanı, İslam düşmanı azınlık olan gruplar çoğunluğa evriliyor ve orada siyasal iktidarı kontrol eder hale geliyor."
Avusturya Başbakanı ve Avusturya Hükümeti'nin aldığı bu kararın, çok net bir şekilde din ve vicdan hürriyetinin öldürülmesi, yok edilmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ve insan haklarının ihlali, hukuk devletinin rafa kaldırılması olduğunu anlatan Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kendileri gibi düşünmeyen, kendileri gibi inanmayanlara değer vermek ve onların düşünce ve inançlarını yaşamaları, yaşatmaları için destek olmak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ana maddelerinden birisi. Hukuk devletinin gereklerinden birisi ve AB'nin üzerinde yükseldiği temel değerlerden birisi. Ama bu karar hem hukuk devletini hem AB'nin üzerinde yükseldiği değerleri hem de İnsan Hakları Sözleşmesini çok açık bir şekilde ihlal etmiştir."