Dün akşam bir program izledim. Kayseri’den gelen Muammer Kızılırmak abimiz var, bizden yaşça büyük, Düzce Ulaşım A.Ş çalışanı. Düzce Beltur’un Genel Müdürü Sayın Üzeyir Yiğit beyefendi, oranın maaşlı çalışanı ve yanında da Doğan Kaya isimli biri, o da Beltaş çalışanı, bir program yaptılar. Programa girerken Muammer Bey aslında programı özetledi. ‘Konuklarımız ağır, Düzce’nin kaderini belirleyen insanlar’ dedi. Tabii konuklar da mütevazı, güzel bir ifade. Düzce’nin kaderini belirleyen insanlar, doğru mu? Doğruluk payı var. Sayın Üzeyir Yiğit beyefendi, Düzce’ye uzman olduğu alanlarda özel uzmanlık kabiliyetlerinden dolayı, bir devlet büyüğünün yanından olan bir temastan dolayı, Sayın Faruk Özlü’nün keşfettiği bir değer. Evet, Düzce’nin kaderini belirlesin tabii. İlk geldiğinde, Gölyaka’da sel olduğunda, o suyun içinden hayvanları çıkaracak aktivist ve gönül insanı. Her ne kadar Düzce’ye geldiği günlerde 20-30 gün veya 50 gün aynı gömlekle dolaşsa da, Düzce’ye vermiş olduğu, Düzce’nin kaderine katkılarıyla beraber ne yaptı? Güzel, kılık kıyafet şekil şemal iyi de netice itibariyle Üzeyir Yiğit beyefendi insanların herhangi bir haceti olduğunda, herhangi bir talebi olduğunda, tüm fedakarlığını gece gündüz 7/24 saat mefhumu düşünmeden insanlara yapacak kadar, bir gönül insanı ve özellikle belediye ile ilgili…
Mesela örnek veriyorum size; Belediye Başkanı Sayın Özlü’nün makamına gittiniz, özel kalemden randevu aldınız, özel kalemde bekliyorsunuz, 5-10 dakika içerideki misafirin pozisyonu ve durumuna göre, ama Üzeyir beyefendi hiç özel kalemdeki insanla konuşmadan geldiği gibi direkt içeri girebilecek kadar da güven ve samimiyet oluşturulmuş, bir arkadaşımız. Bununla ilgili farklı farklı tebziratlar söyleniyor, ama siz bakmayın söylenene, hakkında olumsuz konuşulanları ben çok duydum, ama somut bir şey olmuyor, dedikodudan veya iftiradan ibaret. Düzce’nin kaderini belirliyor mu? Belirliyor… Düzce’de Beltaş ve belediyenin yaptığı her icraatlar da Üzeyir beyefendinin, Sayın Yiğit’in dokunuşu var. Öyle güzel dokunuşlar ki, mesela seçim koordinasyon merkezi, seçim bürosunda dokunuşları var. Küçük Sanayi Sitesi’nin yapımında çok büyük emekleri var, dokunuşları var, paylaşımları var, mücadelesi var. Aktivist aktivitesi var. Özellikle de ben şuna hayran kaldım; Orta Doğu ve Suriye konusunda söylediklerini, ben şapkam olsa çıkarır, takardım. Bu kadar büyük bir deha, bu kadar büyük bir değer, bu kadar büyük Düzce’ye katkıda bulunan bir insanı, Düzce’ye iyi ki kazandırdınız Faruk Özlü, size çok teşekkür ediyoruz.
Ne olurdu, biz ne yapardık böyle bir değerimiz olmasaydı elimizde. Ona şimdi ne görev verirseniz verin, ama bir özellik var. Artısıyla eksisiyle her şeyden bakan beyin bilgisi var, bakan beyin adıyla, sanıyla, bakan beyin tasarrufuyla. Ama her alanda, özelinde, genelinde, dokunuşunda, tutuşunda, mesajında, adımında her şeyde, bakan beyin tasarrufuyla yaptığı konusunda bir etki de var. Kimin ne haceti var, dişi - kişi fark etmez, hangi konuda ne talep varsa, yerine getiriyor. Fazlasıyla fedakarlık yapıyor. Ama burada bu insanı da değişik değerlendir yazık günah ya, günaha giriyorsunuz bu mübarek günde. Üzeyir Yiğit Bey Düzce için, Düzce’nin kaderini Muammer Kızılırmak’ın deyimiyle; Düzce için ne var, bir değer. Ben bazen öyle biliyordum doğrusuyla, ben Zübeyir diyordum. Zübeyir Gındıra diyordum, ama değilmiş. Üzeyir Yiğit beyefendi olarak anılması gerekiyor. Fevkaledenin fevkinde, Düzce’de çalışmaları var, iyi ki var. Ha sen Sadullah daha önce böyle demiyordun, ben şimdi hani diyor ya, ‘sarhoştum aydım, ben bu işten caydım’ değil de, ben gördükçe, duydukça, bildikçe.
SİVAS’TAN DÜZCEYE DOĞAN BİR GÜNEŞ
Üniversite rektörünün de takip ettiği işler, valilikte veya Beltaş’ta. Öyle bir şey yok, ama çok yoruyorsunuz Sayın Özlü, bu beyefendiyi fazla yormayın, çok güzel yerleri, çok güzel halleri hak ediyor. Sivas’tan sanki bir güneş doğdu Düzce’ye. Denizli’sinde, Sivas’ında, Ankara’sında büyük vizyonunu, misyonunu, iyi ki bu tecrübeyi, iyi ki bu tecrübeyi Düzce için paylaşıyor.
ÜZEYİR YİĞİT BEY’İ İYİ Kİ KEŞFETTİK, OLMASAYDI NE YAPARDIK
Doğan Kaya kardeşimiz, gayet güzel de bir sosyolog aynı zamanda, güzel şeylerden bahsetti. Orta Doğu ve Suriye konusunda, Düzce konusunda fevkaledenin fevkinde fikirleri olanlar, müthiş katkıları olan insanlar. Kendisine faydası olmayanın, kimseye faydası olmazmış derler. Kendilerine faydaları var mı? Bu kadar emek sarf eden insanın, bu kadar mücadele veren insanın, Düzce’ye bu kadar değer katan insanın, kendisine faydası, emeğinin karşılığı olmayacak mı? Olacak tabii, onu da çok görmeyin. Muammer Kızılırmak işi bağladı, çok güzel izah etti. ‘Düzce’nin kaderini değiştiren adamlar’ dedi. Kaderimiz Üzeyir Yiğit beyefendi ile Doğan Kaya ile ne güzel değişti, ne güzel Kaderli insanlarız biz Düzce’de. Bu mübarek günde ne kadar şükretsek, dua etsek az olur.
“HERKES DAVASINDA HAKLI…”
Bazı gündemler vardır, olgunlaşmadan üzerinde konuşulmaz. 2-3 günden beri Düzce’de bir gündem var. Bugün belediye bir açıklama yaptı. Açık hava reklamcılığı ve billboardlar ile ilgili bugün de bir işlemler oldu. Oxijen Medya’ya zabıta gitti, işlem yaptı. Oxijen Medya bir şeyler yazdı, sosyal medya üzerinden bir şeyler yazıldı ve çizildi. Burada herkes bir şeyler konuşuyor. Bize de diyorlar ki; siz bu işe ne diyorsunuz? Bir anlayış vardır, hayatta haklının karşısında, haklının arkasında durma, haksızın karşısında da olma. Biz bunu şöyle özetleyebiliriz: Nasrettin Hoca’nın karşısına iki tane vatandaş geliyor, Nasrettin Hoca’dan aralarındaki itilaf için hakem olmasını istiyorlar. Nasrettin Hoca da, Anlat bakalım diyor, adam da anlatıyor, ‘bana bunu ve bunu yaptı.’ Hoca, ‘o zaman sen haklısın’ diyor. Yanındaki, bir dakika hocam o iş öyle değil diyor. Hoca ‘nasıl’ diyor. O diyor bana böyle - böyle yaptı. O zaman diyor ‘sen haklısın.’ Hanımı da hocanın yanında oturuyormuş ve demiş ki; ‘bunların biri haklı, biri haksız.’ Dönmüş hocaya sen de haklısın demiş. Herkes davasında haklı. Biraz daha olgunlaşsın, herkes bir şeyler söylesin, paylaşsın. Ben bu işin muhatabının kamuoyuna bir açıklama yapacağı günü bekliyorum, isterse bu stüdyolar kendisine açık.
YÜZDE 99 İLE YÜZDE 1 AYNIDIR
Şimdi bir enformasyon var, bir işlem var, burada bu doğrudur, eğridir, fazladır, eksiktir demeye gerek yok. Yüzde 99’la, yüzde 1 aynıymış. Nasıl aynı, 99 tane bir var, bir de kenarda bir tane 1 var. Bir meselede 99 tane 1’i, bir tane 1 bertaraf edebiliyor. Hakim sorar ya mahkemede; niye yaptın, neden oldu, niye bu hatayı yaptın? Eksiği yaptın, fazlayı yaptın diye, bir sebep arar, bir haklılık payı arar. Biz hakim ve savcı değiliz, ama yapılan şey insani, İslami, vicdani her iki taraf için de ihtilaflı ise, o mesele kamuoyu önünde konuşulabilir. İnsanların meseleye nereden baktığı önemli, vicdanından mı bakıyor, cüzdanından mı bakıyor, işkembesinden mi bakıyor?
Bizde ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ diye bir ifade var TBMM’de. İngiltere’de bir ifade var avam kamarasında, ‘İngiltere’nin dostu yoktur, İngiltere’nin düşmanı da yoktur, İngiltere’nin menfaati vardır’ der. Biz İngilizlere çok yabancı değiliz, acaba öyle mi olduk, bu işler niye oluyor, neden oluyor? Olması gereken bir durum vardır, olmaması gereken bir durum vardır.
ÜZEYİR YİĞİT BU KARMAŞAYI ÇÖZER, BU KAOS BİTER
ÖZLÜ KENDİNE HAKARET EDENLERE HOŞGÖRÜ GÖSTERDİ
Peki, bu işe bizim Düzce'nin kaderini belirleyen Üzeyir Yiğit beyefendi zatıalileri hakim mi? hakim, vakıf mı? vakıf, temasta mı? temasta.
Üzeyir Yiğit bu kadersizliği kadere çevirebilir bir. İkincisi Düzce’de bir iş adamı Sivil Toplum Kuruluşu Başkanlığı da yaptı, siyaset de yaptı. 7/24, 3-4 yıl Sayın Faruk Özlü’ye sinkaf, hakaret ne derseniz deyin, koro halinde bir ekip kurdu. Neler demedi, duyulması duyuldu da, bilindi de, edildi de ve bunların hepsine Faruk Özlü vakıf oldu. Bir gün o iş adamına, Allah’ın yeniden can verdiği bir insandan bahsediyorum. Bu insana hoşgörülü davrandı, müsamaha gösterdi ve onun hakkını da ona takdim etti. Faruk Özlü hoşgörülü bir insan, gönül insanı, en eğriyi de, en doğruyu da konuşabileceğiniz bir insan. Bu meseleler çözülür, kimse bu meselelerde öküz altında buzağı aramasın. Bu mesele çözülür, biraz sükunet, biraz suhulet biraz sabır lazım. Bir gün bu yaşanan kaosun ne kadar anlamsız olduğunu göreceğiz. Bu anlamda da ben her zaman hazırım. Zamanı geldiğinde, bir olgunlaşma olduğunda, ne zaman olur bilmiyorum. Bu konularla ilgili bu kanaldan, bu objektiflerden, bu ekranlardan her şeyin her boyutuyla anlaşıldığı, anlatıldığı muhataplarıyla beraber konuşulduğu günlerde neyin ne olduğu ortaya çıkar diyoruz.
HAYIRDA ŞER, ŞERDE HAYIR VARDIR
Allah devlete, millete zeval vermesin. Önemli olan şu; niyet, hayır, akıbet… Niyeti hayır olanın akıbeti, hayır olur. Niyeti hayır olmayanın akıbeti, hayır olmaz. Hayırlarda şer varmış, şerlerde ise hayır varmış. Öyle diyor bizim büyükler, biz öyle öğrendik, başka türlü de bu işlerin ne önünden geçilir, ne altından kalkılır.