Bilindiği üzere Düzce Belediye Başkanı Mehmet Keleş döneminde İstanbul Caddesi araç trafiğine kapatılmış ve cadde tamamen yayaların kullanım alanı olarak tahsis edilmişti. Her ne kadar yayalar cadde üzerinde bisiklet ve motosikletler yüzünden rahat bir şekilde yürüyemeseler de tahsis edilmişti. Caddenin trafiğe kapatıldığı günden bugüne sürekli olarak trafiğe yeniden açılsın, açılmasın tartışmaları yapılarak İstanbul Caddesinin akıbetinde soru işaretleri kendisini korumayı başarmıştı.
DÜZCE’NİN ACI GERÇEĞİ
Düzce’nin acı bir gerçeği de var. Mehmet Keleş’in görevinden istifa etmesi ile birlikte Dursun Ay Düzce Belediye Başkanlığı makamına oturmuştu bilindiği üzere. Geçmişte olduğu gibi diğer belediye başkanlarının yaptıklarını yıkıp, yapılan masrafları görmezden gelerek halkın vergisi ile yapılan çalışmalar çöp haline getiriliyordu. Bu gerçeği Düzce’nin kısa tarihine bakarak örnekleri ile birlikte çok net bir şekilde görebilirsiniz. İstanbul Caddesi ile ilgili Dursun Ay’ın tekrardan trafiğe açılacağının sinyallerini basın mensupları ile haftalık çay simit sohbetlerinde vermişti. Başkan Ay, “ Cadde üzerinde bulunan esnafları gezerek onların istedikleri doğrultusunda caddeyi tekrardan trafiğe açabiliriz” demişti.
Şimdi Başkan Dursun Ay’a haddim olmayarak bir öneride bulunmak istiyorum. Geçtiğimiz günlerde Eskişehir’e gitme fırsatı buldum ve şehir merkezinde gezdim. Şehir yapısı olarak orada Düzce’yi gördüm. Bu söylediğime gülebilirsiniz ancak söyleyeceklerimi sabırla okursanız demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız.
Aynı İstanbul Caddesi gibi uzun ve geniş bir cadde vardı Eskişehir’de. Cadde üzerine çocuklar için oyun alanları, yeşil alanları, oturma banklarını harmanlayarak insanların sadece cadde üzerinde gelip geçmelerini değil, orada zaman geçirmelerini sağlamışlar. Cadde üzerinde zaman geçiren insanlar oradaki dükkanlara girip çıkıyorlar, bir şeyler alıyorlar, yemekler yiyorlar, alışveriş yaparak ekonomik anlamda hareketliliğin sağlanmasına katkı sağlıyorlar.
GELİN BİR HAYAL KURALIM…
Ben hayal kurmayı çok severim. Hadi sizlerle bir hayal kuralım ancak bu hayal biraz gerçekçi ve yapılabilirliği olan bir hayal olsun…
Belediye’nin oradan başlayan caddeyi giriş yaptınız. Tramvay caddeye ayrı bir hava katıyor zaten. Işıklandırması yapılmış, görüntü açısından insana hoş bir görüntü sağlanıyor. Caddenin hemen girişinde çocuklar için küçük oyun alanları oluşturulmuş olunsun. Cadde boyunca kaldırım kenarlarına banklar konulsun. Oyun alanlarını cadde üzerinde belli mesafelerde olmak üzere konulduğunu da düşünün. Girişteki oyun alanında çocuğunuz hemen oynamaya başlayacaktır haliyle. Sizde kaldırım kenarında bulunan banklarda oturarak çocuğunuzu beklersiniz. Tabi oyun alanlarında bulunan satıcılardan bir şeylerde alırsınız. Neyse az ilerdeki çocuk alanında başkaları oynar derken bir bakmışsınız 10 dakikada caddeyi baştan başa dolaşırken bu hayalle birlikte caddede 2 saat falan zaman geçirmiş oldunuz. Sonra caddenin sonunda Anıtpark Meydanında kermes, çocuklar için etkinlikler yapıldığını düşünün. Bir saatte orada geçti.
Sonuç olarak Düzce’yi kafe kültürüne alıştırmak yerine insanların birbirini gördüğü, aile ortamının olduğu, insanların birbirleriyle sohbet ettiği bir cadde de dolaşmak mı, yoksa kuru kuruya yürüdüğünüz, işiniz olmadan uğramadığınız bir cadde mi?
Şimdi tekrardan Düzce Belediye Başkanının söylediği söze geri gelelim. “ Cadde üzerindeki esnafların isteklerine göre caddeyi tekrardan trafiğe açacağız” mi demesi gerekiyor yoksa “ caddeyi canlandıracağız, insanların zaman geçirmesini sağlayacağız” demesi mi? Hangisini der ise esnafın kararı ne olur?
Öğrenci şehri olan Eskişehir’i örnek olarak Düzce’nin cadde ve sokaklarını canlandırmak çok mu zor? İstanbul Caddesini insanların sadece işi oluğu zaman değil de gezmek için ailecek gittiği bir cadde yapmak çok mu zor?
Sayın başkanım İstanbul Caddesi ile ilgili olarak son söz siz ve belediye meclisinindir. Karar verirken bu tür bir çalışma yapmaya seçeneğini masaya koyarsanız Düzce ve Düzce halkı adına sizlere minnettar olacağımdan şüpheniz olmasın.
NEDEN ASAR DERESİ PORSUK ÇAYI GİBİ OLMASIN
Son olarak Asar Deresi ile ilgili olarak da Eskişehir’den bir örnek vermek ayıp olmaz sanırım. Arkadaşımla dolaşırken Porsuk Çayı’nın eski hali hakkında bir konuşmamız oldu. Ne yalan söyleyeyim aklıma direk Asar Deresi geldi. Aynı şehrin ortasından geçen bir akarsu.
Sizlere burada Porsuk Çayını anlatarak değerli zamanınızı almayacağım. Son söz olarak neden Asar Deresi Porsuk Çayı gibi olmasın.
Siz ondan sonra Düzce’yi görün, siz üniversite öğrencilerini Düzce merkezde kafelere hapis etmek yerine keyifli zaman geçirebilecekleri bir merkeze sokmaya başarın, gerisi aynı ipin söküğü gibi geleceğinden emin olabilirsiniz.
Saygılar…