Bu ekranlardan duyuyorsunuz, biz böyle konuşuyoruz, eleştiriyoruz insanları, toplumu veya topluma mal olmuş meseleleri. Övdüğümüz zaman da oluyor. Bu hafta başında Düzce'den AK Partili belediye başkanları, Milletvekili Ercan Öztürk vasıtasıyla Spor Bakanı’yla beraber görüşüp Ankara'da birtakım temaslar kurup belediyelerine, ilçelerine, memleketlerine hizmet noktasında temasta bulundu. Fotoğrafa baktığınızda AK Parti'nin belediye başkanlarının, AK Partili milletvekiliyle bir araya gelip iş takip etmesi gayet doğal ama daha güzel olan bir şey daha var. Bu belediye başkanları, Cumhuriyet Halk Partisi'nin Düzce Milletvekili Talih Özcan'a da gitti. Düzce’de hayat da siyaset de normalleşmeye başladı. ‘Düzce'nin talihsizliği, ithal vekil.’ dediler. Ama Düzceliler’den daha çok Düzceli bir milletvekili profiliyle, gecesiyle-gündüzüyle, düğünüyle, cenazesiyle, hastanesiyle, belasıyla, kazasıyla sahada olan bir milletvekilini kazandı Düzce. Çözüm üretebiliyor mu, en azından deniyor, ilgili noktalara ulaşıyor. Birtakım soru önergeleriyle, söylemleriyle, yaklaşımlarıyla farklı çözümlere de sebep oluyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Belediyeler Birliği'nin Başkanı İmamoğlu üzerinden belediyelerimize gelecek olan hizmet ve yatırım noktasında Talih Özcan, köprü vazifesi gördü. Düzceli insanların beğenisine, takdirine vesile oldu. Ziyareti eden AK Partili Belediye Başkanları’nı da, ziyarete sebep olan Öztürk ve Özcan’ı gönülden tebrik ediyorum. Meseleleri birlik olursak daha güzel çözeriz. Uzlaşırsak, konuşursak, yaklaşırsak, iletişim kurarsak, köprüler kurarsak daha güzel çözeriz. Demek ki Düzce'de bir gerçek ortaya çıktı ki birbirimizi anlarsak, seversek, dinlersek bu konuda güzel neticeler alınır. Sayın Talih Özcan'ın AK Partili belediyelerle iletişim kurması, bir araya gelmesi çok güzel. Düzce'de güzellikler başladı. İnşallah böyle devam eder. Geçtiğimiz günlerde karşılıklı bir açıklama olmuştu. Tabii siyasetin gereğinde bu var. Siyasette herkes kendi ideolojisinin, kendi doğrusunun takipçisi olur. İnşallah Spor Bakanlığı'ndan veya Belediyeler Birliği'nden gelecek olan yatırımları, faydaları, bu ziyaretlerin sonuçlarını hep birlikte değerlendiririz.
Gelelim elektrik meselesine. Düzce'de kesilen elektriklerle ilgili bir açıklama yapmıştık, bir eleştiride bulunmuştuk. Her doğru, her yerde söylenmiyor. Bize “Niye böyle diyorsunuz, niye demiyorsunuz?” diye serzenişler oldu, mutlaka olacaktır. Ancak Nasrettin Hoca'nın hikayelerine baktığımız zaman bir insan ibadetleriyle değil de niyetleriyle hal yol içine girer.
ÖNEMLİ OLAN NİYET
BİR CAMİ Mİ DAHA AĞIR, BİR BAKRAÇ AYRAN MI?
Kanuni Sultan Süleyman, Süleymaniye mescidini ve camisini yaptırırken demiş ki ‘Hiç kimseden hayır, hasenat almayın. Bu benim kendi iradem, kendi imkanlarımla olacak.’ Bir akşam rüya görür. Süleymaniye Camii terazinin bir kefesinde, bir kefesinde de bir bakraç ayran görür. Ayran camiden daha ağır basmıştır. Uyanır uyanmaz hemen gider cami inşaatına. ‘Dün burada ne oldu?’ der. “Bir yaşlı teyze elinde bir bakraç ayranla geldi. ‘Evladım benim verebileceğim bir şey yok. Ama soğuk ayran yaptım, şifasıyla beraber camii inşaatına benim de bir katkım olsun. Bunu kabul edin.’ dedi. Bütün işçilere, çalışanlara ikram ettiler hünkarım.” demiş işçiler. Bir bakraç ayranın, bir caminin maliyetinden daha büyük olduğu noktasında bir hakikatle karşılaşır Sultan Süleyman. Niyet çok önemli. Bizim niyetimiz; o 50 bin hanenin kesilen elektriğinin, yapılmayan yatırımın, ilgilenilmeyen meselenin, kamuoyuyla paylaşılıp önlem alınması. Yasama, yürütme, yargıdan sonra basın ülkede dördüncü güçtür. Bu basın bu milletin ortak dili olmadığı sürece, Düzce'nin ortak dili olmadığı sürece bir anlam ifade etmiyor. Bazen beni eleştiriyorlar, diyorlar ki ‘Sen kahvehane lisanıyla konuşuyorsun.’ Hasbelkader o kadar da olmasa bile eğitimimiz, genel kültürümüz, bilgimiz entelektüel ifadeleri kullanma noktasında yeterli. Ama bu insanlar, zaten kendilerine tepeden bakan siyasetçiler, ilim insanları, bilim insanları, devlet adamlarının yüzünden bu haldeler. Vatandaş diyor ki; ‘Benim dilimle, duygumla konuş.’ Biz burada Öncü Medya ve basın olarak vatandaşın diline, gönlüne derman olalım. Bundan rahatsız olan iktidar sahipleri, muktedirler, riyaset sahibi olanlar var. Bu rahatsızlığı yaşıyoruz. Her makamın, mevkinin, yetkinin bir hesabı var. Herkesin inancına bizim saygımız sonsuz. Ama şundan eminiz. Bu konuşmayı dinleyen insanla, bu konuşmayı yapan aynı zebaniye ifadeyi vermeyecek. Zebaniler farklı olacak yetki ve etki kurallarına göre. Siyasetçiler, Düzce'nin kaderine yön verenler, kısa bir anekdotla meseleye bağlayalım.
DÜZCE’DEKİ YAPILACAKLARA DÜZCE’DE YAŞAYANLAR KARAR VEREMİYOR
ŞEHRİN GÜRÜLTÜSÜNDE, OYNAYACAK BAHÇE YOK
Düzce'de eğitim kurumları var. Azmimilli Okulu var, tam Düzce'nin ortasında. Eski bir binaydı sonra yenilediler binayı. Yüzlerce öğrenci var. Teneffüse çıktığı zaman oynayacak alan yok, şehrin gürültüsünde tantanasında bir yer. Bu okul yenilenecek. Buna kim karar veriyor? Bu kararı verenler Düzce'de yaşamayan adamlar ve yaşamayacak olanlar. Memuriyetinden dolayı gelip gidecekler. Daha nezih, daha güzel bir yere yapılsaydı, daha geniş bir alana yapılsaydı ve öğrencilerin yaşam standartları için daha bir yer olsaydı, olmaz mıydı? Bunun kararı bürokrasi verdi. Ama biz kendimiz siyasetten beklentilerimizi ön plana çıkarmazsak bizi koyun gibi güderler. Bu okul ve buna benzer birçok yerde, bu kararları verirken Düzce'de yaşamayanlar ve yaşamayacak olanlar veriyor. Sonuçlarına kim katlanıyor? Düzce'de yaşayanlar katlanıyor. Onun için Düzce'nin sivil toplum örgütleri, yerel siyasetçiler, mutlak ve mutlak Düzce'nin meselelerine el atmalı. Elektrikle ilgili Talih Özcan meclise soru önergesi verdi. Hiçbir siyasi partiden, il başkanından veya bir sivil toplum kuruluşundan tık ses yok. Biz burada söyledik, bu insanlar sizin müşteriniz değil mi? Bu insanlar sizin üyeniz değil mi? 50 küsur bin noktaya elektrik verilmedi bu memlekette. Öncü Medya’dan ses çıktı, birkaç medyadan çıktı. Sivil toplum kuruluşlarından tık ses çıkmadı. Koltuklar yumuşak, makamlar güzel, keyifler yerinde. Bu insanların huzuru ve saadeti için biz bozuyoruz keyfimizi.