Dün akşam (10 Nisan Perşembe) belediye meclis toplantısı vardı. Düzce Belediye Başkanı Dr. Faruk Özlü zaman zaman katıldığı gibi bu kez de meclisin başkanlığını yaptı, meclisi bilgilendirdi. Hoş geldi, sefa geldi. Bu davranışların devam etmesi Düzce kamuoyu adına faydalı olarak değerlendiriliyor. Biz de öyle düşünüyoruz.
KİMSE BİZİ HAFİFE ALMASIN
“Kimse bizi hafife almasın.” dedi ve belediye meclis üyelerine bir İSKİ dosyası dağıttı. Bu dosyada İSKİ'nin bugüne kadar ne yaptığı, ne yapmadığı, yapılması gerekenler anlatılıyordu. İSKİ bizim başımızın belası. Düzce'nin su havzasına girmesinden sonra çıkan kanunlarla bir adım atamaz, ruhsat alamaz, işletme kuramaz hale geldik.
MECLİSE DAHA ÇOK GELMESİNİ BEKLİYORUZ
Peki, İSKİ bugüne kadar görevlerini yerine getirmiş mi? Bugün İmamoğlu yani CHP vardı gitti ama daha öncekiler ne yapmış? AK Parti dönemindeki belediye başkanları, kuralları koymuş, önümüze set çekmiş, yol açacak fırsatlar bırakmamış. İSKİ üzerine düşeni yapmamış. Bu da mahkemeye verilmiş ve mahkemeden haklılık kazanılmış. “Sen eğer bize otorite koyuyorsan, yasalara uyacaksın.” denmiş. Bunun izahı da yapılmış. İnşallah bu mahkeme kararıyla, kazanılan haklarla birlikte İSKİ gereğini yapar da, Düzce'de insanlar, Düzce’de su havzasında bulunan yerlerde ruhsatlandırma ve işletmeler konusunda rahatlar. “Bizi kimse hafife almasın." dedi, aslında bu çok uzun izah edilecek bir ifade. Faruk Özlü’nün belediye başkanı olarak zaman zaman meclise başkanlık etmesi kadar güzel bir şey yok. Her geldiğinde bir fayda sağlıyor. İnşallah bundan sonra daha fazla meclis toplantılarına katılır.
ADAMLAR İNŞAATI YAPIYOR SİZ PROJESİNİ BİLE YAPAMADINIZ
Düzce Ticaret ve Sanayi Odası Başkan Yardımcısı İbrahim Canpolat, Ticaret ve Sanayi Odası’nda bir konuşma yaptı. Ama ona gelmeden evvel Düzce'de fitne, fesat, dedikodu... O onun arkasından, bu bunun önünden, çelme takma yapımızla bir arpa boyu yol elde edemiyoruz.
Erdoğan Bıyık ve ekibi geldi, Düzce Ticaret ve Sanayi Odası’nın yeni binasının yapılması noktasında bir adım attı. Projesinin bile tartışıldığı günlerden, inşaatın temelinin atılarak başladığı günlere geldik.
Türkiye’nin ekonomik şartları ortada, memleketin hali meydanda. Ben kendisini tanımam ama tabir-i caizse bir babayiğit çıkmış: Müşterek İnşaat firması, Burayı yüzde 50 ile almış. Yüzde 50 ile inşaat Türkiye’de çok istisnai bir durum. Bir bloğu kendine, bir bloğu da Ticaret ve Sanayi Odası’na yapıyor. Mesafe hızlı bir şekilde ilerliyor. (Önceki yönetime) Bugüne kadar proje bile oluşturamamışsınız, adım atılamamış. Burada temel atılmış, inşaat başlamış. “Bu bununla ortak mıdır? Bundan menfaati var mıdır?” deniyor. İbrahim Canpolat Tuncay Şahin'e dedi ki, - Sen bu memlekette yargılanıyorsun! Yarın bir gün yaptıkları bir eksik iş varsa Erdoğan Bıyık, İbrahim Canpolat, Metin Şişman, ilgili yönetim ve komisyon neyse, Adliye Fevzi Çakmak’ta, varsa bir eksik sizde gidin. Kedinin ulaşamadığı ciğere mundar dermiş hesabı, yapılan işe fuzuli gerekçe üretiliyor. Ben özellikle Erdoğan Bıyık ve ekibini, İbrahim Canpolat’ı, komisyonda ihaleyi verenleri, bu mücadeleyi verenleri tebrik ediyorum. Özellikle de yüklenici firmayı tebrik ediyorum. Kolay değil, maliyetler her gün artıyor. Bu büyük bir ağır yük. Yani Düzce’nin babayiğit müteahhitleri girmemiş de bir insan girmiş, ikna edilmiş. Neden öküz altında buzağı arıyorsunuz? Neden kendi eteğinizi silmeden milletin eteğinde kirlilik arıyorsunuz? Yazık günah Düzce’ye.
Düzce Ticaret ve Sanayi Odası bugün bu yönetimiyle, bu yapısıyla, Erdoğan Bıyık başkanlığında bu adımı atmış. Herkesin bir hesabı var burada. Hani tavuk yumurtlarken horozun kıçı sızlarmış hesabı. Ya adamlar yapıyor! Birisi de girmiş, yüreğini koymuş, sermayesini koymuş, benliğini koymuş, burayı yüzde 50 ile almış. Peki kaç müteahhit var böyle Düzce’de bu işi yüzde 50 ile yapacak? Siz yapsaydınız. O onunla ticari ilişkisi varmış, bu bununla hukuku varmış... Peki senin hukukunun olduğu, senin ticari ilişkilerin olduğu münasebetler ağır cezada!
MÜTEŞEBBİS İNŞAATI YÜZDE 50 İLE ALMIŞ DAHA NE YAPSIN?
Ama bu kadar adaletsizce, vicdansızca, imansızca, fütursuzca, etik olmayan şekilde bir olayın üzerine gidilmez ki! Ekonomiye yön veren bu önemli kurum, köhne bir binada yıllardan beri Ticaret Odası olarak kalıyor. Peki, niye yapmadınız bugüne kadar? Bir proje aşamasını geçemediniz. Bir proje elinize ayağınıza bulaştı.
Geldiğimiz nokta şu; bakın, Düzce’nin geri kalmasının en büyük sebebi fitnedir, çekememezliktir, birbirine karşı tahammülsüzlüktür, kavim milliyetçiliğidir. Bunlar olduğu sürece, Düzce ilerleyemez. O kadar güzel bir coğrafyamız var ki; bir tarafımız İstanbul, bir tarafımız Ankara, bir tarafımız dağ, bir tarafımız deniz, bir tarafımız otoban, bir tarafımız da D-100. Allah vermiş bu memlekete! Nimetin kıymetini bilmiyoruz.
Şimdi bir müteşebbis bir iş yapıyor ve bu müteşebbisin önünü de insanlar risk alarak açıyorlar. Aslında müteşebbis de risk alıyor. Belki bu işten zarar da edecek, bilinmez. Çünkü oran çok yüksek. Yani “Biz bunu yüzde 50 ile verdik, yarı yarıya verdik.” diye sevinecekken, “Bunun bunda ne işi var?” Allah! Allah!
ASİLCE ADIMLARI ASALETSİZCE ELEŞTİRMEYELİM
Padişahın bir maskotu varmış. Bir gün huzurundaki birine ceza verilecekmiş. Padişah, vezirlerinden birine sormuş, demiş ki, “Buna biz nasıl bir ceza verelim?” Vezir demiş ki: “Hünkarım, biz bunu sıcak suyun içine atalım, kaynatalım, ezelim, üzelim, ondan sonra fırına atalım.” deyince, maskot demiş ki: “Aslına çeker, herkes aslına çeker.”
Padişah bakıyormuş maskota. İkinci vezire sormuş: “Biz buna nasıl bir ceza verelim?” İkinci vezir demiş ki: “Biz bunun ellerine ayaklarına nal çakalım, üzerine çıkalım, ezelim. Böyle bir ölüm cezası verelim.” Padişahın yanındaki maskot diyormuş ki: “Herkes aslına çeker.”
Üçüncü vezirine sormuş, demiş ki: “Biz buna nasıl bir ceza verelim?” Üçüncü vezir demiş ki: “Biz bunu lime lime doğrayalım, böyle yapalım.”
Maskot yine “Herkes aslına çeker.” deyince, padişah bugünkü maskot, o günkü dalkavuğuna demiş ki:
“Bre densiz sen ikide bir benim sözüme ne girersin?” demiş. “Hünkârım, benim işim bu. Ancak ‘Herkes aslına çeker’ derken müsaade buyurursanız izahatta bulunayım.”
“Buyur.” demiş.
“Birincisinin babası fırıncıydı, kaynattı, haşladı, fırına attı, ekmek gibi ona bir ceza verdi. İkincisinin babası nalbanttı, nalları çaktı. Üçüncünün babası da kasaptı, lime lime doğradı. Bu üç vezirin babasından aldığı özelliklerle böyle bir tablo çıktı ortaya.” diye izah etmiş.
Herkes aslına çeker. Asalet, aslına rücu etmekmiş. Şu memlekette asilce yapılan işleri seviyesizce eleştiren veya bunların içinde asaletsizlik arayanlar var. Geldiğimiz nokta bu.
Tarihten bir örnek vererek mevzuyu bağlayalım.
Romen Diyojen, ufak, cılız bir adam, böyle dar bir yerden geçerken yanında heybetli, zengin, kelli felli bir adam belirmiş. Tam geçerken o zengin, kelli felli adam Diyojen’e demiş ki: “Benim önümden çekil, sen zayıf, cılız bir adamsın.” “Tamam,” demiş, Diyojen, “Ben çekilirim. Buyurun.” Asalet kimde? Diyojen’de.
Asil olmak için bir memlekete hayırlı hizmetler vermek lazım.
Kim Düzce’mize hayırlı hizmetler veriyorsa Allah ondan razı olsun.
Geçmişine de, doğmuşuna da, doğacağına da Allah rahmetiyle, merhametiyle muamele eylesin.
Hoşça kalın, dostça kalın, Allah’a emanet olun.