Pek mutlu değiliz, pek huzurlu değiliz, keyfimiz yok, hizmetler aksıyor. ‘Bir memlekette önce insanlar değerli mi değil mi? diye bakmak için mezarlıklara gideceksin.’ der büyükler. Eğer ölüye saygı varsa, diriye saygı olur, ölüye saygı yoksa diriye de saygı olmaz. Otobüs yolculukları eskisi gibi değil, ama yine otobüslere hayat şartlarından itibaren ilgi var. Bir memleketin ne olduğunu anlamak için, terminallere gideriz. Oradaki esnafın, çevrenin tepkilerini görürüz. Ne olmuş, ne gitmiş bir intibamız olur. Düzce Belediyesi Ulaşım A.Ş. kontrolünde terminal var. Terminalde yorgun hayvan beklemeyecek bir hal var. Terminal çok kötü, temizliğinden, hijyenine, ısıtmasından, güvenliğine… Gelenler ‘Bu nasıl bir şehir?’ derler. Oradaki insanlar da onu diyor zaten. Ulaşım A.Ş. Müdürü Turgay Çelik, beceremiyorsunuz bu işi, ya da takip edemiyorsunuz. Kaç para maaş alıyorsunuz? Allah muhafaza, birçok insanın alamadığı maaşı alıyorsunuz.

BUNLAR GARİP GURBETÇİ

SİZ NE İŞ YAPIYORSUNUZ?

İNİN ADAMIN SIRTINDAN

Geçtiğimiz günlerde Sadettin Kantar, bir paylaşım yaptı. ‘Sırtımdan inin, yanımda gelin.’ dedi. Ne kadar sırtında adam var, bunun ya. Düzce Terminali, Düzce'yi yansıtmıyor. Aslında Düzce'nin insanları temiz, Düzce’nin insanları güzel. Düzce güvenli bir şehir, ama orada güvensizlik var. Düzce temiz bir şehir. Her ne kadar, Temizlik İşleri Müdürü Nasrettin Hoca’nın ıslıkla eşek araması gibi, temizlik işini yapsa da. İşin başında Ulaşım A.Ş. var. Terminali işletiyor, terminalin ne girişi belli, ne çıkışı. Bu terminal iyi olmamış. Daha güzeli oluncaya kadar, oradaki hizmetler ne olacak? Çünkü Turgay Bey Düzceli değil, Düzce'de hiçbir hısım akrabası yok. Hiçbir köyü yok. Genel müdürler burada, Düzce'nin iradesine yön veren adamlar. Yarın bir gün, garip gurbetçi gibi çekip gidecekler. Hiç umurlarında değil. Al maaşı, salla başı. Al maaşı, efendim eğildin büküldün. Yalan bunlar, riya hareketler. Eğildiğin büküldüğün makamı buradan konuşturma. Çok mu zor terminalin temiz olması? Ulaşım A. Ş.’nin Müdürü ne işe yarıyor? Genel Müdürü veya oradaki müdürler, temizlik işleri müdürü ne işe yarıyor? Ne iş yapar bunlar? Terminal içler acısı ya. Çünkü işin başındakilerin, Düzceli ruhundan haberleri yok. Taşıma suyla değirmen dönmez, bir dert yok. Bir de adam paylaşmış. ‘Sırtımdan inin.’ demiş. İnin şu sırtından ya, nereden nereye getiriyorlar sizi. Yani sizi ‘döve - döve bırak gidin’ demeleri lazım. Ne yapıyorsunuz, ne katkı sağlıyorsunuz? Düzce'nin aynası, gelenin ve gidenin görüntüsü olan bir yerde, bu görüntüden bile rahatsız değilsiniz.

Temizlik işleri müdürüyle, Ulaşım A.Ş.’nin müdürü ne iş yapar? Neyin maaşını alır, hangi arabayı, hangi makamı neden kullanır? Ayıp değil mi? Adamın sırtına binmişsiniz, beceremiyorsanız bu işi bırakın. Kim istifa eder? 75 bin lira maaş, altında araba, makam şoförü. Terminal pismiş, temiz değilmiş, sıcak değilmiş, hijyen değilmiş, düzgün değilmiş umurunda mı? Bu bize yakışmıyor. Bu Düzce'ye yakışmıyor, biz böyle anılmak, bilinmek istemiyoruz. Geç gelen adalet, adaletsizliktir.’ diyor büyükler. Kim bu işi en güzel yapacaksa, o oralara gelmeli, diğerleri gitmeli. Katolik nikahı kıymadı ki. Kendi memleketlerinde kapıcı bile olmayacak adam, burada nerelere geçirilmiş. Yani ayaklar baş, başlar ayak olmuş. Terminalin mutlak ve mutlak bir dokunuşa ihtiyacı var. Evet, yer itibariyle, konum itibariyle doğru bir iş olmamış. Hangi işimiz doğru olmuş. Şimdi düzelmeye çalışıyor, ama yavaş yavaş. Hemen düzelmez, ama mevcudu güzelleştirelim. Bir akşam gidin terminale gezin. Bizim arkadaşlar oraya gittiler, haber yaptılar. Taşıyamıyorsan, beceremiyorsanız bırakın. Bulunmaz Hint kumaşı mısınız? Sizin yerinize geçmek için, kaç kişi can atıyor. Adamın binmişsiniz sırtına, olmasaydı olmazdınız. Oldunuz da ne oldu? Hiç itiraz etmeyen, proje üretmeyen, sorumluluk almayan, risk almayan, bir elinde yağ, birinde balla gezen, eğilirken ve bükülürken Allah'ın karşısında böyle secde etmemiştir bunlar. Allah'ın karşısında böyle, o hürmeti göstermeyecek hale düşüyorsunuz ya; o zaman çözüm üretin. O zaman o terminal temiz olsun, leziz olsun, keyifli olsun, güvenli olsun. İnsanlar geldiği zaman, ısınabilsin. Bu havada atkısıyla, paltosuyla insanlar çalışmaya çalışıyor, ona da çözüm bul, çözüm üret. Benim işim değil ki terminal işletmek. Hiçbir baltaya sap olamayanlar, burada gelmiş oduncu başı olmuş. Hiçbir özellikleri yok çoğunun. Adamın sırtından inin veya inmiyorsanız topluma karşı sorumluluğunuzu yerine getirin. Düzce terminalini, Düzce'ye yakışan hale getirin. Bu rezaletten, hiç hoş olmayan halden kurtarın. Mevcut iyileştirilmeli, yenisi yapılıncaya kadar, yeni konsept kuruluncaya kadar bunun yaşanılabilir, uğurlanır hale getirilmesi lazım. Yüzlerce öğrencimiz geliyor, misafirimiz geliyor.

PARAYI EMEKLİYE VERİN EKONOMİYE GİRSİN

Bir de ulusal meselelerden bahsedelim. Türkiye'de asgari ücret konuşuluyor. Emekli maaşı konuşuluyor, ekonomik sıkıntı konuşuluyor. Esnafa sorduğunuz zaman, hayatında görmediği bilmediği bir ekonomik sıkıntıyla, Türkiye tecrübesiyle yaşıyor, kıvrılıyor, kavruluyor, sıkıntı var. Her tarafta, her sektörde birbirine bağımlı olarak nakit sıkıntısı var. Bir de burada fırsatçılar da var. Yani dolar artmıyor, mallarını fiyatlarını artıran esnaflar da var. Ekonominin genelini, ne kadar etkiler onu bilmiyorum ama bildiğim bir şey var. Ekonomist değilim, ama emeklilere ödenen para ne kadar çok olursa, ne kadar yüksek olursa, para ekonomiye o kadar çok girer. Çalışana yüksek maaşlar verdiğiniz zaman, sürekli birikime gider, tasarrufa gider, altına gider, dövize gider, faize gider, ama yaşlı torununa, evladına, akrabasına bu parayı harcar. Emekli bu parayı harcar, ekonominin içine dahil eder. Ama diğerleri borsa, altın, Euro alır. Emekliye ciddi oranda zam yapılmalı. Asgari ücret tartışmaları oldu, sebepsiz zamlar, peyda olmaya başladı. Türkiye'nin şartları, dünyanın şartlarına göre, orta bir nokta bulunacak, ama asgari ücret en az verilmesi gereken ücret. Millet doğruluktan, ahlaktan, faziletten, yiğitlikten maneviyattan bahsediyor. İş işçinin hakkını vermeye gelince, asgari ücret baz alınıyor. Dünya sistemine, hiyerarşiye uyar, ama ahirete onu bilmem. Ancak asgari ücretten ziyade, emekli kitlesinin maaşları yüksek olursa, bu ekonomiye direkt girer. Ekonomide harcanır bu para, döngü sağlanır. Asgari ücrette de inşallah memleketin, milletin, devletin zarar etmeyeceği bir rakam olur, her ücret artışında fiyatlar artıyor. Bir de asgari ücret diyelim ki 25 bin lira oldu, yüzde 50 arttı. Bu senin ticaretinin, personel giderine, yüzde 50 değil de yüzde 150 artıran var. Belki bu totalde senin ticaretine ve iş gücüne yüzde 50'lik oran, yüzde 15 etki yapıyor. Fakat yüzde 10- 15 etkiyi üretimde, yüzde 100 gibi gösteren yansıtan insanlar da var.  Maalesef herkes fırsatçı olmuş. Vicdanından, imanından değil de cüzdanından ve menfaatinden beslenenler, ülkedeki bu ekonomiye farklı müdahaleler ediyor.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.