Bir olay vardı Düzce'de. Kızılay'ın satışa çıkardığı bir binaydı konu. 53 milyon 850 bin liradan gidiyordu. Dediler ki; iş insanı Levent Esen, Kızılay’daki bu bina satışı için, çok düşük bir rakam olan 45 milyon gibi teklifte bulundu. Kızılay'ın yöneticileri söylüyor bunu yani bu bilgi, içeriden geliyor. Hani kurt ağacı içten yermiş ya o hesap. 53 milyona Muhammed Erzurum alıyordu bu binayı. Bir villanın 15 milyon ettiği yerde caddenin kenarında, Akçakoca yolu üzerinde bir bina, şerefiye bedeliyle beraber 3 villa etmiyor mu diye gündeme getirdik. Burada Muhammed Erzurum olmaz da Ali Sivaslı da olabilirdi. Mesele isim değildi ki. Mesele Kızılay binasının bu fiyatlara gitmesiydi. Fakat konu olunca ‘Herkes sen Kızılay Başkanı’yla bir derdin mi var?’ diye düşündü. Yok gayet de severim Kızılay Başkanı’nı. Yönetimiyle de sıkıntım yok. Muhammed Erzurum'la da bir derdim yok. Bir şeyler söylemiş, demek ki çok rahatsız oldu. (22 Kasım) Bugün itibariyle haber merkezinde detaylı şekilde yazdılar, yeniden düzenlenen ihale sonucunda söz konusu bina 74 milyona satıldı. 54 milyon ne, 74 milyon ne?

Öncü Medya’nın haberlerinin etkisi var. Bu işin bir de bir aslanı var, Levent Esen. 73 milyona kadar çıktı Levent Esen. 74 milyon liraya Muhammed Erzurum güzel, heyecanlı şekilde aldı. Muhammed bey burası size hayırlı olsun. Biz buna ses çıkarmasaydık ne olacaktı? Adamla bir kere konuşma bile konuşmadım. Bir şeyler yazmaya, çizmeye kalktı, rahatsız olmuş. Rahatsızlığın sebebi 20 milyon. 74 milyon alınacak yere 53 milyona nasıl kapatmaya çalıştınız? Bir deli biri kuyuya taş atar 40 akıllı çıkaramaz hesabı; bu taş 20 milyon. Bu da bizim Öncü Medya ve Sadullah Ünsal olarak Kızılay'a bağışımız olsun. Levent Esen'i de unutmamak lazım, onun dahil olmasından dolayı. “74 milyona alınan yeri 54 milyona kapatıyor.” deyince adama her şeyi söylerler. Kimse bu mikrofonların karşısına çıkıp senin şahsi ve kurumsal menfaatini, ticari menfaatini veya hesaplarını bedava yere sana konuşturmaz. Baktığın zaman bize ne dediler? Benim ne Kızılay Başkanı’yla ne yönetimiyle ne Muhammed Erzurum’la alıp veremediğim yok. Haberin yayılması, bir etkisi var. Toplumda konuşan kitle var. İşte gerçek başarı burada. Bu insanlar yani konuşan kitleler, etkili insanlar bunun bir zafiyet olduğunu kendi aralarında istişare ettiler. ‘Bu iş yanlış, bu paraya olmaz.’ dediler. Öfkenin, sitemin, hoplamanın, zıplamanın karşılığı 20 milyon. Bugün 20 milyon lirayı verebiliyorsun, o gün niye vermedin diye sorarlar. Kızılay'a Düzce’deki oluşumdaki insanların etkisi de çok önemli. Toplumun siyasetinde, bürokrasisinde, devletinde, adliyesinde toplumu yönlendiren noktalarda bir etkileşim olmadığı zaman bu haberin ehemmiyeti de yok. Doğru olsam ok gibi, yabana atarlar beni. Şayet eğri olsam yay gibi elde tutarlar beni. Bizi yabana attılar, atsınlar sıkıntı yok. Kızılay bugün 20 milyon lira daha fazla para kazanmıştır. Hadise biraz daha aklıselim şekilde yürütülseydi daha fazla da olurdu. Kötünün iyisi oldu bu satış. Kızılay’a da hayırlı olsun. Allah da bize bu hayırda sebep kılabildiyse ne ala. Yetimin, fakirin, kimsesizlerin kimi Kızılay’ın kasasına 20 milyon artı bir şekilde döndü. Acaba bu sesler çıkmasaydı bu 20 milyon ne olacaktı? Burası 75 yapıyordu da niye baştan 75 vermediniz? 68-70 milyon lira en düşük zaten maliyet bedeli çıkmıştı. İnşallah memlekete, millete faydalı olur. Bu parayla da Akçakoca’ya huzurevi yapacaklarını söylüyorlardı. İnşallah ameller niyetlere göredir.

BİR IŞIKTA 8 DEFA BEKLİYORUZ

DÜZCE’DE KUZEYDEN GÜNEYE GEÇMEK SIRAT KÖPRÜSÜNDEN GEÇMEK GİBİ

YAZIKLAR OLSUN SİZE

YEDİĞİNİZ İÇTİĞİNİZ HARAM OLUR

Gelelim Düzce'nin şehir içi trafiğine. Düzce'de D-100 Kara yolunun kuzeyine veya güneyine geçiş sabah ve akşam sırat köprüsünden geçiş gibi. Bir ışıkta 8 defa bekleyen var. Burada bir şeyleri söylerken dünya görüşü, kaburga, omurgadan bahsediliyor. Bizde tamam kıkırdak var, kaburga yok, kemik yok, omurga yok, hepsini kabul ediyoruz da bu insanlar zulüm görüyor Düzce'nin içinde. Bir alt geçit, üst geçit bulunamadı bugüne kadar. Siyaset niye yapılır? Millete hizmet için. Düzce'de hava kirliliği zaten keza Avrupa'da ilk beşin içindeyiz. O konuda rekor kırıyoruz. Sabah nefes alacak hal yok. Buna çözüm yok. Saatlerce bu araçlar burada bekliyor trafikte. Bu da havayı kirletiyor. Karadeniz Ereğli'den veya Ankara'dan gelen araçların şehir içine girmeden otoyollara bağlanması noktasında yollar açılmamış. Şehrin içinde alt geçit yok, üst geçit yok. Bunları anlatalım, insanların duygularına tercüman olalım. Omurganın nerede olduğunu bu vatandaş zaten görüyor. Yazıklar olsun, sabahları ve akşamları şu trafikte bu insanları bezdiren, bugüne kadar bu milletin oyunu iradesini alıp da bu çözümleri üretmeyenlere. Aldıkları oy da rezil olsun, yedikleri ekmek de haram olsun. İnsanlar çok kötü bunalıyor. Bir an önce bir çözümün bulunması lazım. Bugüne kadar böyle olmuş, bundan sonrası nasıl olacak? Düzce büyüyor, Düzce çok göç alıyor. Ne yapacağız bu merkezde? Küçük Sanayi Sitesi dükkanları dışarıya gitti. Oraya bir iş merkezi yapılıyor. Düzce’nin çevresini değiştirecek. Peki bu araçlar nereye girecek? Artık şehir büyüdü, nüfus çoğaldı, kaldırmıyor bunu.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.